1. Hukuk Dairesi 2016/836 E. , 2016/4088 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı ..., kayden maliki olduğu 387 ada 3 parsel sayılı taşınmazını ölünceye kadar bakılacağı vaadi ile kandırılarak satış suretiyle davalı kızına temlik ettiğini, sonrasında ise davalının kendisi ile ilgilenmediğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiş, davacının yargılama sırasında ölümü üzerine, atanan tereke temsilcisi ile yargılamaya devam edilmiştir.
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, satışın gerçek olduğunu, ayrıca son iki aya kadar davacıya kendisinin baktığını ve davacıya tahsis ettiği evde kira ödemeden oturduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, hile iddiasının sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacı ...’in kayden maliki olduğu 387 ada 3 parsel sayılı taşınmazını 27.12.2005 tarihli satış akti ile davalı kızına temlik ettiği kayden sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki; yasal açıdan bir akdin korunması için asıl olan, aktin yapılması sırasında iradeyi ifsat eden bir nedenin bulunmamasıdır. Yok eğer akdin inikadı sırasında akit hata, hile, ikrah, gabin gibi iradeyi bozucu bir sebeple gerçekleştirilmiş ise yapılan temliki tasarrufun geçersiz olacağında kuşku yoktur. Akit sırasında olmayıp, sonradan zuhur eden olayların aktin geçerliliğine etkisi olamaz. Bir başka ifade ile akti geçersiz kılmaz.
Somut olayda; davalının, taşınmazın temlikinden sonra taşınmazda bulunan eski yapıyı yıktırıp yeni bir bina yaptırdığı ve bu binadan bir daireyi davacıya tahsis ettiği, davacının 2010 yılında rahatsızlanmasına kadar bu dairede oturduğu, bu sırada hastanede olduğu dönemde davalının kendisi ile ilgilenmemesi üzerine eldeki davanın açıldığı, öte yandan davacı tanığı ...’ın, davacının iradi olarak taşınmazı temlik ettiğini beyan ettiği, davalı tanığı ...’in de satışın gerçek satış olduğunu bildirdiği görülmektedir.
Bu ilke ve olgular çerçevesinde; davacının, temliki işlemin yan edimlerinde eksiklik olduğunu iddia ettiği, ancak davacının serbest iradesiyle yapmış olduğu temlikten sonra gerçekleşen, iradeyi bozan olayların aktin sıhhatini etkilemeyeceği gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.