12. Ceza Dairesi 2015/10487 E. , 2016/2069 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Dava : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
Dava Tarihi : 11/10/2013
Hüküm : Davanın kısmen kabulü ile 2.400 TL maddi, 9.000 TL manevi tazminatın davalı ...den alınarak davacıya verilmesine
Temyiz edenler : Davalı vekili ve Davacı vekili
Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Gerekçeli karar başlığında, dava türü olarak, ""Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat"" yerine, ""466 sayılı yasaya göre tazminat"" ibaresine yer verilmesi ve 11.10.2013 olan dava tarihinin 21/10/2013 olarak yazılmış olması, mahallinde düzeltilmesi mümkün yazım yanlışlığı olarak kabul edilmiş ve nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar davacının yasal faizi ile birlikte elde edeceği parasal değer dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, hükmedilen manevi tazminatın hak ve nasafet ilkelerine uygun makul bir miktar olduğunun anlaşılması nedeniyle, tebliğnamede bozma öneren (1) ve (3) nolu görüşlere iştirak edilmemiştir.
Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
29/05/1957 tarih ve 4-16 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere, vekalet ücreti, yargılama giderleri kapsamında olup, bu hakkın asıl davadan bağımsız olarak dava konusu yapılamayacağı ancak ait olduğu davada hüküm altına alınması gereken ve ilgili davada temyizen incelenebilecek haklardan olduğundan, ceza davasında ödenmeyen vekalet ücretinin, maddi tazminat kapsamında ayrıca dava konusu edilemeyeceğinin belirtilmiş olması karşısında, tazminat talebinin dayanağı olan ceza dava dosyasında, beraatine hükmedilen davacının kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğu gerekçesiyle, ""2.400"" TL vekalet ücretinin davacı lehine maddi tazminat olarak hüküm altına alınması,
İsabetsiz olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının birinci bendi hükümden tamamen çıkartılarak yerine, ‘’davacının maddi tazminat talebinin reddine"" ibaresinin yazılması suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 15.02.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ:
Mahalli mahkemenin; davacının tutuklu olduğu dönemde çalıştığı şirketten maaşını aldığından bahisle bu maaş kaybının maddi tazminat olarak verilmemesi yönündeki hükmü ve beraat ettiği ceza mahkemesince ödenmesine karar verilmeyen beraat vekalet ücretinin hükümden çıkarılmasına dair daire kararının yerinde olmadığını düşündüğümüzden sayın çoğunluğun bu yöndeki görüşlerine katılmıyoruz.
Şöyle ki;
A-Alınması gereken maaşların maddi tazminat olarak ödenmemesi:
1-Davacı toplamda 6 ay 4 gün tutuklu kalmıştır. Tutuklandığı tarihte “Kimya AŞ” isimli işyerinde çalışmakta olup tutuklu kaldığı dönemde kendisine ödenmesi gereken maaş ve yatırılması gereken sigorta bedelinin maddi tazminat olarak kendisine ödenmesi gerekirdi. Davacı da bu maddi kaybının 26.346 lira olduğunu belirterek bunu dava dilekçesinde talep etmiştir.
Mahkemenin sorması üzerine adı geçen özel şirket 21.01.2014 tarihinde verdiği cevapta, “davacının tutuklandığı dönemde bordrolu olarak gösterildiği ve maaşının da ödendiğini” bildirmiştir. Mahkemede bu yazıdan hareketle davacı tutuklandığı sürede maaşlarını aldığından bu yönde maddi kaybı olmadığını kabul ederek maaş alacaklarını maddi tazminata ilave etmemiştir.
Davacının çalıştığı yer özel sektöre ait bir işyeridir.
Özel sektör çalışanlarının tutuklanması halinde işveren olan özel kişiler veya şirket tarafından bu kişilere ücret ödeme mükellefiyetleri bulunmamaktadır. Tamamen insani amaçla ödeme yapılmasını davacı aleyhine yorumlayarak maddi tazminatlarında eksiltme veya ödememezlik yapılamaz. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 141/1. maddesinde öngörülen "…. herhangi bir suçtan tutuklanan veya gözaltına alınan memurlara bu süre içinde aylıklarının üçte ikisi ödenir" hükmüne benzer bir düzenleme İş Kanunu ve Sosyal Güvenlik mevzuatında bulunmamaktadır.
2-Gözaltına alınan ve tutuklanan kişilerin maddi kayıplarının hesaplanmasında, çalıştıkları işlerde aldıkları ücretleri maddi zararlarının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Aslolan tutuklanan, gözaltına alınan kişinin çalışmadığı günler için yevmiyesinin kesilmesidir. Yapılan ödemeler veya işine son vermeme işverenin kişilere karşı bir centilmenliği, vefa borcu ve tutuklananın ailesinin mağdur olmaması, sigorta ve sağlık sigortasından yararlanmasını sağlamak için gösterilen ve takdir edilmesi gereken bir davranıştır.
3-Beraat eden davacının koruma tedbirleri nedeniyle Devletten aldığı maddi tazminatının bir kısmını tutuklandığı dönemde kendisine yapılan ödemeler karşılığı geri ödemesi ihtimal dâhilindedir. Özel işletmelerde tutuklulara yaptıkları ödemeleri Devletten isteyemeyecek oldukları ve bu ödemeyi yaptıkları kişilerden talep edebileceklerine göre tutuklananların bu zararlarının Devlet tarafından karşılanması gerekir.
Kaldı ki 1961 Anayasası, 466 sayılı Kanun, 1982 Anayasası ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, koruma tedbirlerinden zarar gören kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarını Devletten isteyebileceğini ( m. 141/1-son) kabul etmiş, kamu veya özel kurum veya kuruluşları hiçbir koşulda sorumlu tutmadığı gibi maddi külfet de yüklememiştir.
Özetle, tutuklandığı tarihte özel işyerinde çalışıp tutuklama süresince kendisine maddi ödeme yapılsa bile kişilerin bu zararlarını Devletten isteyebilirler. Bu durumda resmi belge ile ispatlanan gelir kayıpları maddi tazminat olarak kendilerine ödenmelidir.
B- Ceza davasındaki beraat vekaletinin tazminat davasında ödenmesi gerekir.
1-29.5.1957 tarih ve 4-16 sayılı Yargıtay İBK, (R.G, 4.9.1957) hukuk davaları esas alınarak kabul edilmiştir.
Çünkü;
Bu Tevhidi İçtihat Kararından sonra yürürlüğe giren 1961 Anayasasının 30.maddesinde “Kanun dışı yakalanan veya tutuklanan kimselerin uğrayacakları her türlü zararlar kanuna göre Devletçe ödenir.” hükmüne dayanılarak 15.5.1964 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 446 sayılı “Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun.” bu zararların ödenmesine dair özel bir düzenleme getirmiştir. Aynı şekilde 1982 Anayasasının 19. maddesinde de benzer hükümler vardır.
2-466 sayılı Kanunun 1/7.maddesi uğranılacak her türlü zararların, 5271 sayılı Kanunun 141/1-son maddesinde de koruma tedbirleri nedeniyle uğranılan maddi ve manevi her türlü zararların Devletten istenebileceği öngörülmüştür. Dolayısıyla bu zararlara vekalet ücretleri de dahildir.
3-Beraat edilen ceza davasında ödenmesi gereken vekalet ücretinin bu kararda gösterilip verilmesi gerektiği, verilmediği takdirde hükmün bu eksiklik nedeniyle temyiz edilerek bu ücretin alınabileceği düşüncesine dayanan ve ödenmemesi gerektiğine dair çoğunluk düşüncesi isabetli değildir. Beraat eden sanıklar için ödenecek vekalet ücreti (müdafilik ücreti) CMK’da ve ondan önceki CMUK’nunda açık bir hüküm olmadığından ödenmiyordu. Ödeme ilk olarak 04.12.2005 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/5. maddesiyle mevzuata girmiştir. Bu tarihten sonra yayınlanan tarifelerde de bu ücretler gösterilmiş ve mahkemelerde beraat kararlarında vekalet ücreti ödemeye başlamışlardır. Bununla beraber bazı mahkemeler bu ödemenin yapılmasını kararlarında göstermeyi unutmaktadırlar. Beraat edilen dosyalarda koruma tedbirleri nedeniyle bir zarar görme olmadığında bu ücretin daha sonra ayrı bir dava ile istenemeyeceğini biz de kabul ediyoruz. Ancak nasılsa koruma tedbirleri nedeniyle açılacak tazminat davasında istenebilecek vekalet ücreti nedeniyle beraat kararlarının temyiz edilmesine gerek yoktur. Bu durum ceza davasının zarar görenlerinin davalarını uzatmakta ve takibinin yapılıp hükmün kesinleşmesinden itibaren tazminat davasının bir yıl içinde açılmasını zorlaştırmaktadır. Bu tür temyizler Yargıtay’ın iş yoğunluğunu artırmadan başka bir işe yaramamaktadır. Hepimiz biliyoruz ki beraat edilen dosyalarda ödenmesine karar verilen vekalet ücreti avukatlık asgari ücret tarifesine göre verilmekte, halbuki en azından bir kısım sanıklar tarafından müdafiilere bu miktarın 10 veya 20 katı oranında ücret ödemesi yapılmaktadır. Kaldı ki beraat hükmünden önce muhasebe kayıtlarına giren ve sanıklar tarafından ödenen tüm vekalet ücretleri, miktarları ne olursa olsun ödenmesine karar verilmesi dairemizin istikrar kazanan uygulamasıdır.
Sonuç olarak;
Davacının 6216 sayılı Kanunun 45-50.maddeleri gereğince hak arama yolu açık olmakla birlikte açıkladığımız bu nedenlerden dolayı, özel sektörün tutuklanan kişiye tutuklama süresince maaş ödemesi yapması Devletin maddi tazminat ödeme yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı, bu ücretlerin zarar görenlere maddi tazminat olarak ödenmesi gerektiği ve beraat edilen ceza dosyasında ödenmesine karar verilmeyen vekalet ücretinin açılacak tazminat davasında maddi tazminat kapsamında ödenmesi gerektiğini düşündüğümüzden sayın çoğunluğun farklı uygulamaya dayalı görüşlerine katılmıyoruz.