10. Hukuk Dairesi 2019/5628 E. , 2021/5575 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, sosyal güvenlik mevzuatında prim teşviki, destek ve indirim uygulamalarından kaynaklanan uyuşmazlığa ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak, ilâmında belirtildiği şekilde, davanın Kabulüne, davacı şirketin kuruma ödediği 10.643,47 TL’nin ödeme tarihlerini takip eden aybaşından itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine, dair karar verilmiştir.
Hükmün, davalı kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5510 sayılı Yasanın 81’inci maddesi hükümlerinden faydalandırılma ve fazla ödenen tutarın iadesi istemi ile 13.01.2011 tarihinde açılmış eldeki davada, mahkemece verilen 29.11.2013 tarihli ilk karar ile davanın kabulüne dair karar verilmiş, bu kararın temyizi üzerine Dairemizce 18.01.2016 günlü ve 2015/22614 E. 2016/158 K. sayılı ilamı ile “….Mahkemece tespitin yapıldığı tarih itibari ile davacı şirketin tüm işyerlerine ait prim tehlike sınıflarının ve derecelerinin belirlenmesi ile dava dışı sigortalının hizmet bildirimleri ve sigortalılık dosyası ile bildirim yapılan işyeri ile bildirim yapılması gereken işyerleri arasında yukarıdaki açıklamalar kapsamında farklılık olup olmadığı hususunun belirlenmesi ile fiilen hangi işyerinde çalışmaların geçtiği gerek yazılı deliller ve gerekse diğer bordrolu çalışan tarafsız olabilecek nitelikteki tanıkların dinlenilmesi ile fiilen çalışılan işyeri ve tehlike sınıf ve derecesi belirlendikten sonra, idare Mahkemesinin idari para cezasına yönelik işlemin iptali davasında verdiği kararın bağlayıcı olmadığının da dikkate alınması suretiyle yapılacak araştırma sonucunda bir karar verilmesi..” gereklerine işaret edilerek, kararın bozulmasına dair karar verilmiş ve uyulan bozma ilamı sonrasında yazılı şekilde davanın kabulüne dair karar verildiği anlaşılmakta ise de, 01.04.2018 tarihi itibari ile 7103 sayılı Yasanın 70. Maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen ek 17. maddesi yürürlüğe girmiş ve bu maddenin 4. fıkrası hükmünde yer alan: “Görülmekte olan davalarda, ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu"nca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.” İbaresinin iptali için Anayasa Mahkemesi"ne başvuruda bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesince 19.02.2020 gün ve 2018/139 E. 2020/12 K. sayılı karar ile bu hükmün iptaline karar verilmiş ve karar 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı Resmi gazetede yayımlanmıştır.
Anayasa"nın 153. maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazete"de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 33. maddesi hükümlerine göre, Türk hukukunu resen uygulamakla yükümlü olan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın iptal kararı ile yok hükmünde olan ve böylece yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulü doğal olup, bu yönde bir uygulama yapılmasına imkânı yoktur. Belirtilmelidir ki, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararları, bozma kararları ile oluşan usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler. Buna göre; usuli kazanılmış hak gereğince uygulanması gereken bir kanun maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği takdirde artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararıyla ortaya çıkan yeni hukuki duruma göre karar verilir. Şu halde, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararı karşısında, yeni oluşan durumun kesin hüküm halini almamış derdest tüm davalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Eldeki davada ise, mahkemece yazılı şekilde karar verilmiş ise de, 5510 sayılı Yasanın ek 17. maddesinin tüm teşvik düzenlemelerine dair yeni hükümler getirmiş olması ve 4. fıkrasının iptali ile oluşan bu yeni durumun dikkate alınması ile davaya konu uyuşmazlığa ilişkin tüm yasal dayanaklar ve teşvik hükümlerinden faydalandırılması veya fazla ödenen tutarların iadesi/mahsubu istemleri bakımından yasal tüm şartların varlığı incelenmeli ve sonucuna göre işin esası hakkında bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm sair yönleri incelenmeksizin bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 20.04.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.