Davacı, davalılardan işveren ait işyerinde 1978 yılından 20.7.2000 tarihine kadar kesintisiz olarak çalıştığının tespitiyle işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı ile davalılardan Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davalı kurumun temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının 1978-20.07.2000 tarihleri arasında davalının yanında hizmet akdine dayalı olarak geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmaların tespiti, ile toplam 1.600,00 YTL işçilik alacağının faizi ile birlikte davalı işverenlerden tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir..
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 79/10. maddesi olup yönetmelikle tesbit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurum’ca tesbit edilmeyen sigortalılar, çalışmalarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse bu çalışmaların Kurum’ca dikkate alınacağı belirtilmiştir. Yerleşik Yargıtay görüşü, birden ziyade işe giriş bildirgesi verilmesi halinde çıkış yok ise ilk işe giriş bildirgesi ile son işe giriş bildirgesinin verildiği tarihler arasında geçen çalışmaların hak düşürücü süreye uğramayacağı, çıkış varsa hak düşürücü sürenin her kesim çalışma için ayrı ayrı hesaplanacağı çıkış tarihinden sonra işçinin aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesi veya hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağıdır. Bu nedenle işe giriş ve çıkış tarihleri arasındaki kısmi bildirimin aksinin eşdeğer belgelerle ispat edilebileceği kabul edilmelidir.
Yapılan incelemede davacının, davalılardan B. S.adına tescilli (040831) sicil nolu iş yerinde 01.10.1985 ve 15.04.1990 tarihlerinde işe girdiğine dair 2 ayrı işe giriş bildirgesi verildiği, diğer davalı K.Y.Adına tescilli 110433727 sicil nolu iş yerinde 01.03.1996 tarihinde işe girdiği ayrıca uyuşmazlık konusu dönemde 01.02.1989 tarihinde Bina inşaatı iş yerinde, 15.03.1989 tarihinde Salihli Belediyesi adına tescilli 1852063299 sicil nolu farklı iş yerlerinde çalışmaya başladığına dair giriş bildirgeleri verildiği anlaşılmıştır.
Davacının, B. S. adına tescilli (040831) sicil nolu iş yerinde 01.10.1985-31.12.1985 tarihleri arasında geçen çalışmaları 1985/3 dönem 40 gün; 15.04.1991-30.12.1994 tarihleri arasında 1991/1 dönem 15 gün, 1991/2 dönem 120 gün, 1991/3 dönem 120 gün, 1992/1 dönem 120 gün, 1992/2 dönem 120 gün, 1992/3 dönem 120gün, 1993/1 dönem 120 gün, 1993/2 dönem 120 gün, 1993/3 dönem 60 gün, 1994/1 dönem 62 gün, 1994/2 dönem 62 gün ve 1994/3 dönem 64 gün olmak üzere kısmi olarak bildirildiği ayrıca Kemal Yılmaz adına tescilli 11043727sicil nolu iş yerinde 01.03.1996-21.08.2000 tarihleri arasında 1996/1 dönem 60 gün, 1996/2 dönem 120 gün, 1996/3 dönem 120 gün, 1997/1 dönem 81 gün, 1997/2 dönem 82 gün,1997/3 dönem 82 gün, 1998/1 dönem 50 gün, 1998/2 dönem 50 gün, 1998/3 dönem 60 gün, 1999/1 dönem 60 gün, 1999/2 dönem 60 gün, 1999/3 dönem 60 gün, 2000/1 dönem 120 gün, 2000/2 gün 104 olmak üzeri bildirildiği, uyuşmazlık konusu dönemde 01 .02.1989, 10.04.1989 tarihlerinde ve 01.07.1999-31.07.1999 tarihleri arasında farklı iş yerlerinde çalışmasının bulunduğu, imzalı ücret bordrolarındaki imzaların davacıya ait olmadığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Gerçekten, sigortalının, işyerindeki çalışmaları işe giriş bildirgelerine, aylık ve üç aylık bordrolara dayanılarak Kuruma kısmi olarak bildirilmiş ve bildirime uygun olarak da primleri ödenmiştir. Öte yandan işe giriş bildirgesi ve bordrolar sigortalı çalışmalarının işyerinde kesintili geçtiğinin karinesidir. Karinenin tersinin ise eşdeğerdeki belgelerle kanıtlanması gerektiği söz götürmez. Bu gibi durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir.
Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2003-21-43 E.,2003/97 K. sayılı 26.02.2003 günlü kararında da belirtildiği gibi, davacının 040831 sicil nolu iş yerinde 01.10.1985-31.12.1985 tarihleri arasında geçen ve eksik bildirilen süreler yönünden hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir. Ayrıca davacının 1989 yılında farklı iş yerinde geçen çalışmalarının bitiminden sonra davalı B.S.’a ait iş yerinde tekrar 15.04.1991 tarihinde işe girdiğini gösterir işe giriş bildirgesi ile başlayan çalışmasının 30.12.1994 tarihinde sona ermiş ise de işyerini K. Y.a devredilmiş olması ve aynı iş yerinde çalışmanın devam ettiği anlaşıldığından davacının çalışmalarının 30.12.1994 ile Kemal Yılmaz’a ait işyerinde çalışmasının sona erdiği 21.08.2000 tarihine kadar, davacı ile aynı işyerinde çalışması bulunan bordro tanıklarının beyanlarına göre kesintisiz devam ettiğinin kabulü gerekirken istemin reddine karar verilmesi doğru değildir.
Mahkemece yapılacak iş davacının uyuşmazlık konusu dönemde 01.10.1985-31.12.1985 ve 15.04.1991-21.08.2000 tarihleri arasında davalılara ait aynı iş yerinde geçen ve kuruma eksik bildirilen sürelerin bilirkişi aracılığı ile tespit ettirilerek karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, bozma nedenine göre işçilik alacakları yönünden sair temyiz itirazlarının incelemesine şimdilik yer olmadığına 21.01.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.