Davacı, 01.12.1997 tarihi itibariyle Bağ-Kur kaydının iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı 01.12.1997 tarihi itibariyle Bağ-Kur sigortalılık kaydının iptalini istemiştir.
Mahkeme, davacının 01.07.1999 tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortalılık kaydının iptaline karar vermiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının şoförlük işinden dolayı 17.10.1994 tarihinde Bağ-Kur sigortalılığının başlatıldığı, ticari taksi işletmeciliğinden vergi kaydının 8.11.1994 tarihinden şoförler odasındaki kaydının ise 17.10.1994 tarihinden beri devam ettiği, emniyet müdürlüğü yazısına göre de davacının ticari otomobil tescil kaydının 01.12.1994 tarihinden başlayarak süregeldiği,davacının davalık Kurumca 17.01.1994 tarihinde 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalı olarak kayıt ve tescil edilerek dava tarihine kadar sigortalı olarak kabul edildiği29.02.1996-29.08.1997 tarihleri arasında askerlik yaptığı, Bağ-Kur sigortalılığının devamı sırasında 01.07.1999 tarihinde Sosyal Sigortalar Kurumu"na tabi olarak çalışmaya başladığı ve çalışmalarının halen devam ettiği, davacının amacının Bağ-Kur sigortalılığının iptalini sağlayarak SSK. sigortalılığını geçerli kılmak olduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, her iki sigortalılığın çakışması halinde hangisine öncelik verileceği noktasında toplanmaktadır. 506 sayılı Yasa"nın 3.maddesinde herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların sigortalı sayılamayacağı, 1479 sayılı Yasa"nın 24. maddesinde de bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında, başka bir Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamında da bulunmama koşulu düzenlenmiş olup, zorunlu sigortalılıkların çakışması halinde yasadaki düzenlemelerin önceden başlayan zorunlu sigortalılığa geçerlik tanımaya yönelik olduğu ortadadır. Sonuç olarak Sosyal Güvenlik sisteminde çifte sigortalılık mümkün bulunmayıp asıl olan önceden başlayarak devam eden sigortalılıktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2001/21-627-659 ve 2005/21-389-430 sayılı kararlarında bu hususlar özellikle belirtilmiştir.
Mahkemenin baskın sigortalılık gerekçesi yerinde olmayıp davacının önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığı 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılık olduğundan 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığa değer vermek gerekir .
Ne var ki, 1479 sayılı Yasa’nın 22.02.2006 gün ve 5458 sayılı Yasa’nın 13. maddesi ile değişik 01.03.2006 tarihinde yürürlüğe giren Ek 19. maddesi hükmüne göre, 1479 ve 2926 sayılı Yasa’ya göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların bu sürelere ilişkin prim borçlarının Kurum’ca yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde ödenmemesi halinde daha önce prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle, prim ödemesi bulunmayan sigortalının ise tescil tarihi itibariyle sigortalılığı durdurulur. Prim borcunun ait olduğu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmez. Ancak, sigortalı veya hak sahipleri daha sonra sigortalının en son bulunduğu basamağın başvuru tarihindeki değeri üzerinden hesaplanacak borç tutarlarını tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde ödedikleri takdirde bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Anılan maddede, bu madde kapsamına giren sigortalılar hakkında zaman aşımının kesilmesi ve zaman aşımının işlememesi ile ilgili olarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 103. maddesinin 1. fıkrasının (6), (8) ve (10) numaralı bentleri hariç, diğer hükümleri ile aynı yasanın 104. maddesi hükümlerinin uygulanacağı da hükme bağlanmıştır. Ayrıca, 1479 sayılı Yasa’nın 5458 sayılı Yasa’nın 14. maddesi ile eklenen ve 01.03.2006 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 26. maddesinde ise, bu yasa ve 2926 sayılı Yasa’ya göre kayıt ve tescili yapıldığı halde 31.03.2005 tarihi itibariyle beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalılar ve hak sahiplerinden bu sürelere ilişkin prim borçlarını yeniden yapılandırma talebinde bulunmayanlar veya yeniden yapılandırma talebinde bulundukları halde yapılandırma haklarını kaybedenler hakkında Ek 19. madde hükmünün uygulanacağı bildirilmiştir.
Yasaların geriye yürümesi konusunda mevzuatımızda genel bir düzenleme bulunmamaktadır. İlke olarak her yasa yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurmaya başlar. Bunun doğal sonucu da, yasaların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilemeyeceği, başka bir anlatımla geriye yürümeyecekleridir. Ancak devam eden uyuşmazlıklarda, tamamlanmamış hukuki durumlara yeni yasa veya düzenleyici kural “derhal yürürlüğe girme” niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır. Bu gibi durumlarda yasaların geriye yürümesi değil ani etkisi söz konusudur. Sosyal güvenlik hukukunun ilgi alanı kamusal olup otoritesi kamu düzenini ilgilendirmektedir. Bu nedenle sosyal güvenlik hukuku ile ilgili yasalar yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurur. Bu açıklamalar karşısında 01.03.2006 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasa’nın değişik Ek 19. maddesi ile Geçici 26. maddesinin tamamlanmamış hukuki durumlara uygulanacağının kabulü gerekir.
Somut olayda davacı 01.07.1999 tarihinden günümüze kadar 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılık şartlarını taşıyor ise de davacının ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunması halinde uyuşmazlığa 01.03.2006 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasa"nın değişik Ek 19. maddesi uygulanmalıdır.
Yapılacak iş; davacının prim ödeme cetveli getirilerek ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle beş yıl ve daha fazal süreye ilişkin prim borcu bulunup bulunmadığını tesbit etmek var ise davacının 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığının 01.07.1999 tarihinde sona erdiğine ilişkin 02.12.2005 tarihli mahkeme kararını temyiz etmediği de gözetilerek 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığı durdurmak ve bu tarihten sonraki 506 sayılı Yasa"ya tabi zorunlu sigortalılığa geçerlilik tanıyarak sonuca varmaktır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek yazılı gerekçelerle kurulan hüküm usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21.01.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.