Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/1934
Karar No: 2014/6903
Karar Tarihi: 03.11.2014

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2014/1934 Esas 2014/6903 Karar Sayılı İlamı

23. Hukuk Dairesi         2014/1934 E.  ,  2014/6903 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Antalya(Kapatılan) 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
    TARİHİ : 15/11/2013
    NUMARASI : 2012/355-2013/388

    Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
    -K A R A R-
    Davacı vekili, müvekkilinin Antalya 12. İcra Müdürlüğü"nün 2012/4360 Esas sayılı dosyasına konu faturalardaki hizmeti davalıya verdiğini ancak faturalara mahsuben bir kısım ödemelerin davalı tarafından yapıldığını, takibin cari ilişkide ödenmeyen miktara ilişkin olduğunu, davalının faturaları ticari defterlerine işlemiş olmasına rağmen, takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile %20 icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, davacı şirketin icra takibi ve dava dilekçesinde alacağın hangi faturadan, hangi oranda kaynaklandığına ilişkin herhangi bir beyanda bulunmadığını, takibe konu 17 faturanın müvekkilince ödemesinin yapıldığını, faturalarla ilgili bakiye borç bulunmadığını, müvekkilinin takipten önce temerrüte düşürülmediğini, bu nedenle takip öncesi dönemler için faiz işletilemeyeceğini, davacı ile müvekkili arasında cari sözleşme adında bir sözleşme bulunmadığını, davacı şirketin keşide ettiği tüm faturaların müvekkilinin ticari defterlerine işlendiğini, vadesi gelen ödemelerin düzenli olarak davacı şirkete yapıldığını, müvekkili şirketin kayıtlarında S. T. şahsına ait iki, davacı şirkete ait bir hesap numarası bulunduğunu, hak ettiği alacakların fatura karşılığı bu üç hesaba ödendiğini, 4.000,00 TL"lik ödemenin de elden makbuz karşılığı yapıldığını, herhangi bir borç bulunmadığını savunarak, davanın reddini ve %40 kötüniyet tazminatının tahsilini istemiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davalı tarafça faturalara konu hizmetin teslim aldığınının kabul edilip, borcun ödendiğinin savunulduğu, bu haliyle davada ispat yükünün ödediğini iddia eden davalı tarafta bulunduğu, davalının ödeme belgesi olarak davacı şirket hesabına ve davacı şirket yetkilisi S. T. adına yapılan ödeme belgelerine dayandığı, davacının ise, S. T. yapılan ödemelerin davalı ve adı geçen kişi arasındaki hizmet sözleşmesi nedeniyle doktor olan S. T. maaş ve hakediş alacağı nedeniyle yapıldığını ileri sürdüğü ve 07.07.2010 tarihli hizmet sözleşmesini ibraz ettiği, ödemeleri kabul edip, başka bir ilişki nedeniyle yapıldığını ileri sürmekle ispat yükünün davacı tarafa geçtiği, ibraz edilen hizmet sözleşmesine davalı tarafça itiraz edilmediği, davalı kayıtlarından S. T. hekim olarak sözleşme ile maaş + hak ediş karşılığı davalı şirkette çalıştığının anlaşıldığı, davalı tarafça ödemelerin ücret bordrosu ve banka yoluyla ödendiği savunulsa da, davalı tarafından S. T.yapılan ödemelerin davacı defterlerinde kayıtlı olmayan 41.374,89 TL"lik kısmının 2010 yılına ait olduğu halde, dava ve takip konusu yapılan faturaların tamamının 2011 yılına ait bulunduğu, henüz faturası kesilmemiş ve verilmemiş bir hizmet nedeniyle önceden ödeme yapılmasının hayatın olağan akışına ve muhasebe tekniğine açıkça aykırı olduğu gibi, taraflarca itiraz edilmeyen hizmet sözleşmesinde S.T. maaş + hak ediş karşılığı çalıştığı, banka yoluyla S. T. yapılan ödemelerin tamamının maaş ödemesi olduğu, hak ediş olarak yapılan bir ödeme kaydının iddia ve ibraz edilmediğinin anlaşıldığı, yapılan bu ödemelerin hak ediş nedeniyle yapıldığı ve bu nedenle davacıya yapılmış fatura karşılığı ödeme olmadıkları, S. T. yapılan ve davacı defterlerinde kayıtlı olmayan toplam 45.374,89 TL"lik ödeme ve davalının herhangi bir belge ibraz edemediği 239,27 TL"lik ödeme toplamı olan 45.614,16 TL tutarında davacının ödenmeyen bakiye fatura alacağının bulunduğu, bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği belirtilerek, davanın kısmen kabulü ile, davalı borçlunun Antalya 12 İcra Müdürlüğü"nün 2012/4360 Esas sayılı dosyasına yönelik itirazının kısmen iptaline, takibin 45.614,16 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari avans faizi uygulanmak suretiyle devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
    Mahkemece, isabetli olarak ispat yükünün ödeme savunmasında bulunan davalı tarafa ait olduğu kabul edilmiş, bu doğrultuda davalı tarafça ücret bordrosu ve banka yoluyla yapılan ödemelerin dava ve takip konusu yapılan faturaların tarihlerinden önceki tarihlere ait olduğu, henüz faturası kesilmemiş ve verilmemiş bir hizmet nedeniyle önceden ödeme yapılmasının hayatın olağan akışına ve muhasebe tekniğine açıkça aykırı olduğu, ödemelerin davalının, doktor olan S. T. kendisi ile yaptığı hizmet sözleşmesi kapsamında, doktorluk hizmetinin hak edişi nedeniyle S. T. kişisel banka hesabına yapıldığı ve bu nedenle davacıya yapılmış fatura karşılığı ödeme olmadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    YHGK"nın 09.06.2004 tarih ve 362 E, 347 K; 12.10.2011 tarih ve 19-473 E, 607 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere;
    (İkrarın yapıldığı ve tamamlanmış işlemin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan) HUMK"nın 236. maddesinde, taraflardan birinin ikrarının geçerli olduğu ve o taraf aleyhine delil teşkil edeceği belirtilmiş, ancak ikrarın tanımı yapılmamıştır. Öğretideki tanımlamalara göre ise, ikrar (dar anlamda ikrar), görülmekte olan bir davada, taraflardan birinin, diğer tarafça ileri sürülen ve kendisi aleyhine hukuki sonuç doğurabilecek nitelik taşıyan maddi vakıanın doğruluğunu kabul etmesidir. Yargıtay uygulamasında da, ikrara bu anlam yüklenmektedir. (İkrar kavramının tanımı ve aşağıda ikrarın türlerine ilişkin olarak yapılan açıklamalar bakımından ayrıntılı bilgi için, Bkz: Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı Cilt: 2, Ankara 2001, sayfa: 2037 ve devamı; Prof. Dr. Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, Cilt: 1-2, 3. Bası, Formül Matbaası, İstanbul 1984, Sayfa: 549 ve devamı; Prof. Dr. Necip Bilge, Medeni Yargılama Hukuku Dersleri, 3. Baskı, Sevinç Matbaası, Ankara 1978, sayfa: 510 ve devamı; Dr. Süha Tanrıver, Türk Medeni Yargılama Hukukunda İkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 1993/2, sayfa: 212 ve devamı.).
    İkrardan söz edilebilmesi için, bir tarafın bir vakıa ileri sürmüş olması, diğer tarafın da bu vakıanın doğru olduğunu bildirmesi gerekir. İkrarın konusu, ancak karşı tarafın ileri sürdüğü vakıalar olabilir. Bir tarafın, kendisinin ileri sürdüğü bir vakıanın doğruluğunu bildirmesi ikrar niteliği taşımayacağı gibi, karşı tarafın ileri sürdüğü hukuki sebepler de ikrara konu olamazlar.
    Öğretide ve uygulamada ikrar, yapıldığı yere, kapsamına ve içeriğine göre türlere ayrılmaktadır.
    Yapıldığı yere göre mahkeme dışı veya mahkeme içi ikrardan söz edilir. Mahkeme dışı ikrar takdiri, mahkeme içi ikrar ise HMK 188/1. (HUMK"nın 236/1.) maddesi uyarınca kesin delil niteliğindedir. İçeriği itibariyle ikrar ya basit (adi), ya vasıflı (mevsuf) ya da bileşik (mürekkep) nitelikte olabilir. Vasıflı ikrara, gerekçeli inkar da denilmektedir. Basit (adi) ikrar, karşı tarafça ileri sürülen bir vakıanın doğru olduğunun, herhangi bir kayıt veya şart bildirilmeksizin kabul edilmesidir. Basit ikrarda, onun konusunu oluşturan vakıalar artık tartışmalı olmaktan çıkarlar; dolayısıyla bunların ayrıca kanıtlanmasına gerek kalmaz. Vasıflı ikrarda, (gerekçeli inkarda) karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığı kabul edilmekle birlikte, onun hukuki niteliğinin (vasfının) ileri sürülenden başka olduğu bildirilir. Davacının dayandığı asıl vakıa ile davalının hukuki niteliğini değiştirip ekleme yaparak ikrar ettiği vakıa arasında bağ vardır, bu eklenen vakıa, asıl vakıa ile aynı anda ya da daha önce doğar.Daha sonra doğmuşsa ve hukuki niteleme aynı kalmışsa bağlantılı ya da bağlantısız bileşik ikrardan söz edilir.
    Bileşik (mürekkep) ikrarda ise, bir tarafın ileri sürdüğü vakıa karşı tarafça bütünüyle kabul edilmekle; eş söyleyişle, vakıanın doğru olduğu ve bildirilen vasıfta bulunduğu kabul edilmekle birlikte, ikrara öyle bir vakıa eklenir ki, eklenen bu vakıa, ya ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmasını engeller ya da onu hükümsüz kılar. Bileşik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre, bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır. Öğreti ve uygulamada, ağırlıklı olarak, bağlantısız bileşik ikrar dışındaki ikrar türlerinin bölünemeyeceği, dolayısıyla, böyle durumlarda, ikrar edenin ispat yükü altında olmadığı kabul edilmekte; iddiasını ispatlama yükümlülüğünün, karşı tarafa ait olduğu benimsenmektedir.
    Bağlantılı bileşik ikrar, vasıflı ikrara benzemektedir. Çünkü, her ikisinde de ikrar edenin ikrarına eklediği vakıa ile asıl (ikrar edilen) vakıa arasında bir bağlantı vardır. Yalnız, vasıflı ikrara eklenen vakıa asıl vakıa ile aynı andaki veya ondan önceki bir vakıa olduğu halde, bileşik ikrara eklenen vakıa asıl vakıadan sonra tarihte doğmuş (ortaya çıkmış) olan bir vakıadır. Bu benzerlik nedeniyle de, vasıflı ikrar gibi, bağlantılı bileşik ikrarın da bölünememesi gerekir. Bağlantısız bileşik ikrarda, ikrara eklenen vakıa, ikrar edilen vakıa olmadan da mevcuttur. Asıl ve karşı alacak arası bağ yoktur, başka hukuki ilişkinin varlığını bunu iddia eden kanıtlamalıdır. Bu nedenle, ispat yükü ikrar edene geçer. (Bkz: Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt 2, 2001, İstanbul, Sh 2061 vd.) Somut olayda, davalı taraf, alacağa konu faturaları ticari defterlerine kaydedip, alacağı kabul etmiş olup, davacı şirket alacağının varlığını kanıtlamıştır. "Davalı, ödeme savunmasında bulunduğuna göre, davacı tarafça ödemeler kabul edilip, başka bir ilişki nedeniyle yapıldığının ileri sürülmesinden dolayı ispat yükünün davacı tarafa geçtiğine" ilişkin gerekçe ve varılan sonuç doğru olmamıştır. Davacı, davalının dava konusu faturalara ilişkin ödeme yapmadığını, davalının savunduğu ödemenin, onun S.T.ile olan hizmet sözleşmesi kapsamında şahsi hesabına yapılan ödeme olduğunu belirterek, ödeme savunmasını, inkâr etmiş olup, ikrar etmiş değildir. Davacı, alacağını kanıtlamış olup, davalının ödemelerinin davacı ve davalı arasındaki başka bir hukuki ilişki nedeniyle yapıldığı ileri sürülmemiş, ödeme vakıası ikrar edilmemiş ve benimsenmemiştir. Davacının bu açıklaması, ikrarın hiç bir türüne girmemekte, davalının ödemeyi kanıt yükü devam etmekte olup, davalı davacı ile olan hukuki ilişkisi kapsamında doğan ve kanıtlanan borcunun ödendiğini kanıtlayamamıştır. Karar sonucu itibariyle doğru olduğundan HUMK"nın 438/son maddesi uyarınca gerekçesi kısmen değiştirilerek onanması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile sonucu itibariyle doğru olan kararın kısmen değişik gerekçe ile ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi