14. Hukuk Dairesi 2010/3907 E. , 2010/4977 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 09.06.2006 gününde verilen dilekçe ile tapuda vakıf şerhinin terkini istenmesi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 21.12.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... İdaresi vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, 2833 ada 1 parsel sayılı taşınmazda kat irtifakı kurulan 38 numaralı bağımsız bölümün tapu kaydında yazılı “... Vakfındandır” şerhinin terkini istemi ile açılmıştır.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacı temyiz etmiş, Dairemizin 29.06.2009 tarihli ilamıyla ve ilamda yazılı nedenlerle karar bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyulmuş, bu defa kayıtlardaki vakıf şerhinin on yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra işlendiğinden bahisle dava kabul edilmiştir.
Hükmü, davalı idare temyiz etmiştir.
5737 sayılı Vakıflar Kanunu 27.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanmış ve aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Yasanın geçici 5.maddesi hükmüne göre vakıf şerhleri ile ilgili devam etmekte olan davalarda diğer kanunlarda yer alan zamanaşımı ve hak düşürücü sürelere ilişkin hükümlerin bu kanun açısından uygulanmayacağı kuralı getirildiğinden burada 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin, dolayısı ile 02.04.2004 tarihli ve 1/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararının uygulanma olanağı yoktur.
Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden 2833 ada 1 sayılı parselin 5, 42, 44, 45, 46, 47, 81 ve 82 parsellerden geldiği, bu parsellerden 44 ve 45 numaralı olanlarında ... Vakfı kaydının bulunduğu görülmektedir. Mahkemece, kayıttaki ... Vakfı ile ilgili taviz bedelinin ödenip ödenmediği hususu üzerinde de durulmamıştır.
Şayet taviz bedeli ödemesi yapılmamışsa, yukarıda sözü edilen 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18.maddesi hükmü gereğince; miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar dışındaki icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar taviz bedeline tabi olacağı kuşkusuzdur. Yasanın 3. maddesinde yapılan tanıma göre de, mukataalı vakıf; zemini vakfa üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakıf ise; değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder. Hal böyle olunca somut uyuşmazlığın çözümü için, kayda işlenen vakfın mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerde mukataalı hayrata tahsis edilmeyen ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekir.
Vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumu ayrı olacağından bu taşınmazların kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığının keşfen incelenmesi, taşınmazın konumunun düzenlenecek paftada kadim köy ve kasaba ya da şehirlere göre haritasında işaret edilmesi, vakfın niteliği hakkında bu belirlemeden sonra görüş bildirilmesi gerekir.
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin vakıf şerhinin doğrudan kaldırılması gerekip gerekmediğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması bu tür davalarda önem kazanmaktadır.
Hal böyle olunca vakıflara ait tapu kaydı ilk tesisinden itibaren getirtilmeli, vakıf durumunu gösterir kayıtlar ve dayanılan diğer belgeler merciinden istenmeli, Vakıflar Genel Müdürlüğünden kayda işaret edilmiş vakfın türü hakkında bilgi alınmalı ve HUMK’nun 275. maddesi uyarınca yukarıdan beri sayılan ilkeleri kapsar biçimde bilirkişi görüşüne başvurularak sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, bozmaya uyulduğu halde bu yönler üzerinde durulmaksızın dava eksik inceleme ve araştırma sonucu kabul edildiğinden, hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 03.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.