20. Hukuk Dairesi 2016/12470 E. , 2019/1962 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Çekişmeli ...köyü 126 ada 1 parsel sayılı 17.137,60 m² yüzölçümündeki taşınmaz, senetsizden tarla vasfı ile davalı ... adına tespit edilmiştir.
Davacı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın öncesinin orman olduğu, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağı ve zilyetlikle mülk edinme koşulları gerçekleşmediğini ileri sürerek tespitin iptali ile taşınmazın Hazine adına tapuya kayıt ve tescilini talep ve dava etmiştir.
Mahkeme tarafından yapılan yargılama sonucunda dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu, kadastro çalışmalarında davalı ... adına tespitinin yapıldığı, keşif sırasında dinlenen tespit bilirkişi, mahalli bilirkişi ile davalı ..."nın beyanından diğer davalı ..."in TMK"nın 713/1 ve Kadastro Kanununun 14/1. maddesi gereğince davasız-aralıksız 20 yılı aşkın süredir malik sıfatıyla zilyedinde olduğu gerekçesi ile davanın reddi ve dava konusu taşınmazın ... adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kadastro tespitine itiraz istemine ilişkindir.
Taşınmazın bulunduğu yörede ilk tesis kadastrosu 766 sayılı Kanun uyarınca yapılmış, sonrasında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/2-a maddesi ile yenileme çalışması ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun Ek 5. maddesi gereği orman kadastro çalışmaları 2015 yılında yapılarak 3402 sayılı Kadastro Kanununun Geçici 8. maddesi gereği yapılan kadastro çalışmalarında itiraz edilmiştir.
Mahkeme tarafından yapılan inceleme ve araştırma yeterli olmadığı gibi tespit maliki olmayan dava dışı ... adına tesciline karar verilmesi isabetli olmamıştır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun "İhya edilen taşınmaz mallar" başlığını taşıyan 17. maddesinde "Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hâle getirilen taşınmaz mallar, 14. maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir. İl, ilçe ve kasabaların imar plânının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz" düzenlemesi yer almaktadır. Anılan madde ile orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, aynı Kanunun 14.maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi hâlinde imar ve ihya yoluyla kazanılması olanağı sağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi, aynı Kanunun 33/3. maddesi gereğince genel hüküm niteliğinde olup, bu kanunun uygulandığı yerler dışında bulunan taşınmazlar hakkında da uygulanır. Bir yerin imar ve ihya ile kazanılabilmesi için öncelikle taşınmazın orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen arazilerden olması gerekir. Kamu hizmetine tahsis hukuken olabileceği gibi fiilen de olabilir. Kamu hizmetine tahsis edilmeyen, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, orman sayılmayan çalılık, makilik ve fundalık gibi topraklar imar ve ihyaya müsait olan yerlerdir. Bir yerin imar ve ihya ile kazanılması için taşınmazın emek ve para sarf edilerek tarım arazisi hâline getirilmesi gerekir. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir taşınmazın tarım
arazisi hâline getirilmesi durumunda imar ve ihyadan söz edilebilir. İhya edilecek taşınmazlar, ekime, dikime ve ürün yetiştirmeye müsait olmayan yerlerdir. Emek ve masraf gerektirmeyen, zilyetliğin sürdürülmesi seviyesindeki çalışmalar, taşınmazın daha verimli hâle getirilmesi gibi çalışmalar imar ve ihya sayılmaz. Tarım arazisi niteliğindeki bir yerin verimini artırmak amacıyla toprak takviyesi yapmak da imar ve ihya sayılmaz. Ancak Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir yer emek ve para sarf edilerek tarım toprağı hâline getirdikten sonra güçlendirmek amacıyla yapılan işlemler ihya olgusu içinde kabul edilmelidir. Tarıma elverişli yerler üzerinde yapılan çalışmalar ihya değildir. Bu tür yerlerin ihyaya gerek olmaksızın, TMK"nın 713/1 ve Kadastro Kanununun 14. maddeleri gereğince kazanılmaları mümkündür. Taşınmaza tarım arazisi niteliği kazandırmayan uğraşlar, meydana getirilen eserler Kadastro Kanununun 17. maddesi kapsamında imar ve ihya olarak kabul edilemez. Taşınmaz üzerine ev, ahır ve samanlık yapmak gibi eylemler taşınmazı tarıma elverişli hâle getiren işlemlerden olmadığı gibi tek başına imar-ihya işlemi iktisap için de yeterli değildir. Maddi olgu olan imar ve ihya her türlü delil ile kanıtlanabilir. Her somut olayın özelliğine göre yerel bilirkişi, tanık beyanları, teknik bilirkişi raporları gibi deliller imar ve ihyanın kanıtlanmasında kullanılabilir. İmar ve ihyanın ne zaman başladığı, ne şekilde sürdürüldüğü ve hangi tarihte tamamlandığı mahalli bilirkişi ve tanıkların maddi olaylara dayalı beyanları ile belirlenmesi gerekir. Bununla birlikte imar ve ihya tek başına taşınmazın mülkiyetinin kazanılması için yeterli bir olgu değildir. Kadastro Kanununun 17. maddesindeki yollama gereğince aynı Kanunun 14. maddesinde belirtilen zilyetliğin nizasız fasılasız ve malik sıfatıyla 20 yıldan fazla sürmesi gerekmektedir. 20 yıllık sürenin imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren hesaplanması gerekir.
Somut olayda çekişmeli taşınmaz belgesizden ... adına 17/12/2015 tarihli kadastro tutanağında tespit görmüştür. Davacı Hazine çekişmeli 126 ada 1 parsel sayılı taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olduğu ve davalı taraf yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşmadığı iddiası ile dava açmıştır.
Dosya kapsamına göre dava konusu taşınmaz kadastro tutanağında davalı ... adına tespit edilmiştir. 3402 sayılı Kanunun 30/2 maddesi hükmünde düzenlenen re"sen araştırma ilkesi bu davada geçerli olmayıp gerçek hak sahibinin belirlenmesi gerekmediğinden ve yine 6100 sayılı HMK’nın “Taleple bağlılık ilkesi” başlıklı 26. maddesinde (mülga HUMK’nın aynı doğrultuda hüküm içeren 74. maddesinde) “Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez..." hükmü gereğince yerel mahkeme talep ile bağlıdır. Başka deyişle tarafların iddia ve savunması doğrultusunda inceleme yapılarak karar verilmesi gerekmektedir. Davalı tarafından mahkemeye sunulan 06/06/2016 tarihli dilekçesi ve 08/06/2016 tarihli duruşmadaki beyanına göre dava konusu taşınmazda kullanımı olmadığı ve adına sehven kadastro tutanağı tespit edildiği bildirildiğinden davacı Hazinenin davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçelerle reddine ve taşınmazın davada taraf olmayan ... lehine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Kabule göre de, her ne kadar 24/05/2016 tarihli duruşmada sehven yanlış parsel üzerinde keşif yapıldığı belirlenmiş ise de 23/05/2016 tarihli Ziraat Mühendisi Bilirkişi ... raporunda taşınmazın bir kısmının buğday ekili kalan kısmının taşlık olduğu belirlenmiş ve ekli fotoğraftan da taşınmazın irili ufaklı taşlar ile değişik ebatlı kayalarla kaplı olduğu ve bu nitelikteki bir taşınmazın ne şekilde buğday ekilerek zilyed edildiği anlaşılamamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 20/03/2019 günü oy birliği ile karar verildi.