Davacı, kısa süreli S.S.K. sigortalılığı dışında 1.7.1996 tarihinden itibaren tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbitiyle, tedavi ve ilaç bedellerinin geri istenilmesine yönelik Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir. Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi Davacı, kısa süreli S.S.K. sigortalılıkları dışında 1.7.1996 tarihinden itibaren Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbiti ile her türlü tedavi ilaç bedellerinin geri istenilmesine yönelik kurum işleminin iptalini istemiştir. Mahkemece istemin yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya uygun değildir. Gerçekten, H.U.M.K."nun 388. maddesinde bir kararın kapsamı gereken hususlar belirtildikten sonra 389. madde ile de kararda iki tarafa yükletilen görev ve verilen hakların şüphe ve tereddüdü gerektirmeyecek biçimde açık olarak yazılması öngörülmüştür. Hükmü fıkrası, kararın esası olup kanunda " hüküm" kelimesi yalnız hüküm fıkrası için kullanılmıştır. Bu nedenle mahkemece, hüküm fıkrasında mahkemenin neye karar verdiği açıkça yazılmalıdır. Hüküm fıkrası çok açık ve infazı mümkün olmalıdır. Dava, açıldığı tarihteki duruma göre kazara bağlanmalı, hüküm fıkrasında asıl ve yardımcı talepler hakkında da karar verilmesi yönleri usul hukukumuzun temel uygulamalarındandır. Somut olaya gelince; Davacı kısa süreli S.S.K."lı çalışmaları dıışnda, 1.7.1996"dan itibaren tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbitini istemiştir. Bu talebin gerekçede kabul edildiği, "davacının çakışan kısa süreli S.S.K."lı çalışmaları dışında kalan sürelerde Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbitine" karar verilmesi gerektiği belirtildikten sonra, oluşturulan kısa karar ve hükümde, Kurum yazı ve belgelerinden açıkça anlaşıldığı üzere, zaten Kurumca kabul edilen ihtilafsız bir kısım sürelerin yeniden kabulü yönünde hüküm verildiği, oluşturulan hüküm fıkrasının dava konusu olmayan sürelere ilişkin olduğu, bu haliyle somut olaya ilişkin bir kararın verilmemiş olduğu ortadadır. Bu yönüyle de varılan bu sonuç yukarıda açıklanan H.U.M.K."nun 388. ve 389. maddelerine açıkça aykırı olduğundan bozmayı gerektirmektedir. Kabule göre de; davacının ekli S.S.K. hizmet cetvelinden 2004 yılı 9.10. ve 11. aylarında da 30"ar günlük çalışması olduğu halde 2926 sayılı sigortalılığının, " 1.8.2004- devam" şeklinde hüküm kurularak çakışma yaratılması da doğru görülmemiştir. Yapılacak iş; mahkemenin gerekçesinde kabul ettiği üzere, bu gerekçeye ve H.U.M.K."nun 388-389 maddelerine uygun, davacının kısa süreli S.S.K."lı çalışmaları dışında kalan 2926 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılık süreleri ve diğer talepleri hakkında hüküm kurmaktan ibarettir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirmektedir. O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14.01.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.