23. Hukuk Dairesi 2014/7991 E. , 2014/6818 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 13/11/2012
NUMARASI : 2008/765-2012/287
Taraflar arasındaki kooperatif genel kurul kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacılar, davalı kooperatifin 29.06.2008 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararların; kurulda bulunması gereken defterlerin üyelerin inceleyebilmesi için hazır edilmemesi, üye konuşmalarının tutanağa geçilmemesi, yazman N..D.. tutanaklarda imzasının bulunmaması, satışı yapılan birimlerin günümüz şartlarına göre fiyatlarının çok ucuz olması, yasadaki sürelere uyulmaması, alınan kararların eski olması, defterlerin noter kapanış onayının bulunmaması, demirbaş düşümünün olmaması, genel kurulda demirbaş listesinin olması nedenleriyle hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, 29.06.2008 tarihli genel kurulun tamamının ya da ilgili maddelerinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı vekili, davacıların kooperatifin yönetiminde bulundukları sırada görevleri ile ilgili haklarında ceza davası açılıp mahkumiyet kararları verildiğini, kooperatife karşı mali yükümlülüklerini yerine getirmediklerini, davacıların kötüniyetli olduklarını, kooperatif görevlileri ile ilgili Bakanlık ve Cumhuriyet Savcılığı nezdinde şikayetlerde bulunarak kooperatifi çalışamaz duruma getirmeye çalıştıklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimesenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; genel kurulun 11. maddesinde satışına karar verilen iki adet dükkan ile ilgili daha önceki 05.05.2001 ve 12.05.2002 tarihli genel kurullarda satış kararı alındığı, satışların bu genel kurul kararlarına uygun olduğu, ancak daha önce ferdi mülkiyete geçilemediğinden bu taşınmazların tapuda devredilememesi sebebiyle iptali istenen genel kurulda karar alındığı, kararların şekli nitelikte bulunduğu, davalı kooperatifin 30.06.2008 günlü genel kurulunda alınan kararlarda yasaya aykırı herhangi bir yön görülemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
1)1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesi uyarınca, genel kurulda alınan kararların, oyunu kullanmasına haksız yere izin verilmemesi, çağrılmama, çağrının usulsüzlüğü, gündemin gereği gibi ilân veya tebliğ edilmemesi veya toplantıya ve karara yetkili olmayan kimselerin iştirak etmesi iddiaları dışında, yasa, anasözleşme ve afaki iyiniyet kurallarına aykırılık halleri ileri sürülerek iptalleri isteminde bulunabilmek için, toplantıya katılan üyenin ret oyu vermesi ve karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirmesi ve davanın bu iddiaların tümü bakımından toplantıyı izleyen bir ayın içinde açılması gerekmektedir. Diğer anlatımla, genel kurul toplantısında hazır bulunan ortakların alınan kararlara karşı iptal davası açabilmeleri için, ret oyu kullanmış ve muhalefetlerini de toplantı tutanağına kaydettirmiş olmaları gerekmektedir. Emredici nitelikte olan bu yasal düzenlemenin, davalı kooperatif anasözleşmesinin 38. maddesinde de aynen tekrarlandığı görülmektedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 53. maddesi hükmü uyarınca, genel kurulda alınan kararların, yasaya, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğu iddiasıyla, toplantıda bulunan ortaklar ret oyu kullanıp, alınan kararlara muhalif kalarak, keyfiyeti tutanağa geçirdikten sonra kararın iptali için toplantıyı kovalıyan günden başlamak üzere bir ay içinde dava açabilir. Bir üyenin iptal davasının bir aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılması, katılıp da genel kurulda yapılan oylamada ret oyu vermemesi, muhalefet şerhini yazdırmaması halinde, HMK"nın 114/2. maddesi hükmü yollaması ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 53. ve anasözleşmenin 38. madde hükmünde aranan dava şartlarının gerçekleşmediği gözetilerek, HMK"nın 114/2. ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekir.
Dava konusu edilen genel kurulun 11. maddesinde, 33/A ve 33/B no"lu işyerlerinin satış bedeli belirlenerek kararda sözü geçen üyelere satılması istenmiş olup, bu karar bir ret oyuna karşı 34 kabul oyuyla oyçokluğu ile kabul edilmiş, davacı D.. D.. oylamadan hemen sonra söz alarak satış bedelinin düşük olduğu yönündeki muhalefet şerhini belirtmiştir. Özetlenen genel kurul tutanağından davacı H.. E.."ın, 11. maddede alınan kararla ilgili ret oyu vermemiş olduğu anlaşıldığından mahkemece, davacı H.. E.."ın 11. maddeye yönelik davasının HMK"nın 114/2 ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken, esasa ilişkin gerekçelerle reddi doğru olmamış ise de karar sonucu itibariyle doğru olmuştur.
Öte yandan, aynı kooperatifin 12.05.2002 tarihli genel kurulunun 9-b maddesinde de aynı işyerlerinin satılması, satış bedelinin en az 8.725,00 TL olarak belirlenmesi hususunda oy çokluğu ile karar alınmış olup, alınan bu karar, asgari satış bedeli belirlendiğinden 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 42/6. maddesi hükmüne uygun bir nitelikte bir karardır. İptali istenen genel kurulun 11. maddesinde alınan karar, mahkemenin de kabulünde olduğu gibi şekli nitelikte bir karardır. Dava konusu işyerlerinin satışı daha önce gerçekleşmiş olup, davacı D.. D.."nin 2002 yılı itibariyle işyerlerinin bedelinin rayiçlerin altında olduğu yönünde bir iddiası da bulunmadığından karar sonucu itibariyle doğru olmuştur.
Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacılar vekilinin, aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2) Davacıların genel kurulun 9. maddesine yönelik temyiz itirazlarına gelince;
İptali istenen genel kurulda ödenmeyen aidatlara aylık %10 gecikme faizi uygulanmasına karar verilmiştir.
Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK"nın 88. maddesinin "Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz." hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; "Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur." düzenlemesine yer verilmiştir.
Kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 42. maddesine göre genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisini haizdir. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi"nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, 818 sayılı BK’nın 101/2. (6098 sayılı TBK m. 117.) maddesi hükmü karşısında, genel kurulun belirlediği tarih kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK" nın 88. maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun" un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi Kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur.
Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak temerrüt faizi oranını belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate almak zorundadırlar.
Öte yandan, kural olarak genel kurul kararlarının iptali davalarında, kararın iptali gerektiği sonucuna varan mahkemenin iptal kararı vermekle yetinmesi, genel kurulun yerine geçerek karar vermemesi gerekir ise de, genel kurulca kararlaştırılan faiz oranının yasal oranın iki katını aştığı hallerde, TBK"nın 27/2. maddesi uyarınca kısmi hükümsüzlük kararı verilmesi mümkün bulunduğundan, buna göre bu oranı aşan kısmın iptaline karar verilmesi gerektiğinden, anılan ilkeye aykırılıktan söz edilemez. Bu durumda, genel kurulun yasal faiz oranının iki katına kadar olan kısmına ilişkin iradesinin doğru olduğu tespit edilmiş olacağından, bunun genel kurulun yerine geçerek karar verme anlamına yorumlanması mümkün olmadığı gibi, bu kısmın kesinleşmesi ve uygulama olanağı kazanması sağlanmış, yeni bir genel kurul kararı alınması için zaman kaybı önlenmiş olur. Dairemizin 31.01.2014 tarih ve 2013/7449 E., 2014/644 K; 16.06.2014 tarih ve 4780 E., 4622 K. sayılı ilamları da bu yöndedir.
Somut olayda, davacının, anılan kararın tamamının iptali istemi içinde kısmi iptal isteminin de bulunduğunun kabulü gerektiğinden, mahkemece, 9. maddede kararlaştırılan gecikme faizi oranının, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeye uygun olarak, yasal faiz oranının iki katını aşan orana yönelik olarak genel kurul kararının iptaline, bu oranın altında kalan kısım yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacılar yararına, BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.