Davacılar murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, ve kararın bozmaya uygun olması nedeniyle davacılar E. D.H.D., U. D. ve U. D."in temyiz itirazlarının reddine.
2-Davacı H. D.in temyizine gelince;
Davacı kardeşi S.nin iş kazasında ölmesi nedeni ile manevi tazminat isteminde bulunmuş mahkemece talebinin " ibra" nedeni ile reddine karar verilmiştir. Verilen bu hüküm Dairemize ait 2.6.2003 gün 2003/5107-5192 sayılı ilamı ile, sair temyzi itirazları reddedilerek davacılar E. ve H."nin maddi tazminatına esas olacak bir yönden bozulmuştur. Davacı H.nın bozmadan önceki hükmü temyiz etmiştir. Her ne kadar bozmada ibranamedeki manevi tazminata ilişkin açıklamalar gözönünde tutulan davacı H.dahil tüm davacıların sair temyiz itirazlarının reddine hükmolunmuş ve mahkemece de bozmaya uyulmuş ise de ibraname tarihinde H.18 yaşını doldurarak reşit olduğundan onun adına velayeten ibraname düzenlenmiş olması kendisini bağlayıcı değildir. Bu durumda bozmaya yerel mahkemece uyulmuş ise de davalılar yararına H.yönünden kazanılmış usuli hakkın gerçekleştiğinden söz edilemez.
Gerçekten Dairemize ait 2.6.2003 gün, 2003/5107-5192 sayılı bozma ilamı bu yönüyle maddi yanılgıya dayalı olduğundan karşı taraf lehine sonuç doğurmaz. Maddi yanılgı kavramından amaç hukuksal değerlendirme ve denetim dışında tamamen maddi olgulara yönelik ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık yanılgılar olduğu uygulamada zaman zaman görüldüğü gibi Yargıtay denetimi sırasında uyuşmazlık konusuna ilişkin maddi olgularda, davanın taraflarında uyuşmazlık sürecinde uyuşmazlığa esas başlangıç ve bitim tarihlerinde zarar hesaplarına ait rakam ve olgularda ve bunlara benzer durumlarda, yanlış algılama sonucu açık ve belirgin yanlışlıklar yapılmasının mümkün olduğu bu tür açık hatalarda ısrar edilmesi ve maddi gerçeğin gözardı yapılması, yargıya duyulan güven ve saygınlığın sarsacağı gibi adalete olan inancı da ortadan kaldırılacağı görüşü ile Yargıtay uygulamlarında açık maddi yanlışlığın düzeltileceğinin kabul edildiği Yargıtay hukuk Genel Kurulu"nun 23.10.2002 gün Esas 2002/10-895 Karar 2002/838 ve 1.7.2003, 21.425-441 sayılı kararlarında da açıklanmıştır.
Açıklanan bu maddi olgu ve ilkeler ışığında yukarıda anılan Dairemize ait bozma kararı davacı H.yönünden usuli kazanılmış hakkın istisnalarından olan maddi hataya dayalı bulunduğundan H.D.yönünden manevi tazminat talebinin reddine ilişkin yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
Yapılacak iş: davacı H. D. lehine olayın oluş şekline olay tarihine muris ve davalıların karşılıklı kusur oranlarına sosyal ve ekonomik durumlarına ve özellikle 26.6.1966 gün ve 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme kararının içeriğine ve öngördüğü koşulların somut olayda gerçekleşme biçim oran ve niteliği ile hak ve nasafet kurallarına göre uygun bir manevi tazminata karar vermekten ibarettir.
O halde, davacı H.D.in bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlere yükletilmesine, 14.1.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.