Davacı, 10.10.2002-29.8.2006 tarihleri arasında SSK."lı süreler dışlanmak suretiyle esnaf Bağ-Kur sigortalılığının geçerli olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, Kurum tarafından 10.10.2002 tarihi itibariyle zorunlu sigortalılığının sona erdirilmesinden sonra devam eden meslek odası kaydı nedeniyle S.S.K. çalışmaları ile çakışmayan 10.10.2002 ile dava tarihi arasında kalan dönemlerde de Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbitini istemiştir.
Mahkemece istemin kabulü ile davacının 10.10.2002-29.8.2006 tarihleri arasında kalan 51 günlük zorunlu SSK’lı sigortalılık süresi dışında 1479 sayılı yasaya tabi sigortalılığının geçerli olduğunun tesbitine karar verilmişse de bu sonuç dosya içeriğine ,usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacının berberlik faaliyetinden dolayı 01.08.1983-31.8.1994 tarihleri arası vergi kaydı bulunduğu, meslek odasında 15.12.1984 tarihinden itibaren kayıtlı olduğu Bağ-Kur’a vergi kaydına istinaden ve 2654 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınarak sigortalılığı 01.08.1983 tarihinden başlatılmak suretiyle 25.12.1984 tarihinde kayıt ve tescilin yapıldığı 1984-1998 yıllarında aralıklı olarak prim ödediği kalan prim borçlarını da 2006 yılın da 5458 sayılı yapılandırma yasasından yararlanarak ödediği davacının meslek odası kaydının devam ettiği sırada 10.10.2002-30.10.2002 arası S.S.K.’ya bildirilmiş 51 günlük hizmetinin olduğu anlaşılmıştır. Davacının 1.8.1983-10.10.2002 tarihleri arasında Bağ-Kur Sigortalısı olduğu uyuşmazlık dışıdır.uyuşmazlık 10.10.2002 tarihinden sonra devam eden meslek odası kaydı nedeniyle davacının Bağ-Kur Sigortalısı sayılıp sayılmayacağı Bağ-Kur Sigortalısı sayılacak ise hangi tarihler arası sigortalı sayılacağı hususlarında toplanmaktadır. Bağ-Kur Sigortalısı olmanın temel koşulu kendi nam ve hesabına bağımsız çalışma olup bu çalışmanın yasal karineleri ise vergi kaydı ile meslek odası ve esnaf sicil kayıtlarıdır. Vergi kaydının silinmesi vergi mükellefiyetini gerektiren çalışmanın da sona ermiş olduğu anlamına gelir ise de 1479 sayılı Yasanın 24 ve 25. maddelerine göre Bağ-Kur Sigortalısı olmak için Esnaf Odası kaydının bulunması da yeterlidir. Ancak Salt Meslek Odası Kaydının bulunması Bağ-Kur Sigortalılığının devam ettiğinin kabulünü gerektirmez. Böyle bir durumda kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmanın mevcudiyetinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde ortaya konulması gereklidir. Davacının10.10.2002 tarihinden sonra devam eden meslek odası kaydının kendi nam ve hesabına bağımsız faaliyetine dayanıp dayanmadığı yöntemince araştırılmadan dava ile ilgili olmayan zabıta araştırmasına dayanılarak davanın kabulüne dair hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Mahkemece yapılacak iş; davacının 10.10.2002 tarihinden sonra da kendi nam ve hesabına bağımsız faaliyette bulunup bulunmadığının tesbiti bakımından göstereceği yazılı ve sözlü delilleri toplamak emniyet aracılığıyla araştırma yapmak Belediyede ve Emniyette faaliyette bulunduğu işyeri hakkındaki bilgi ve belgeleri getirtmek işyerine komşu olan işyeri sahiplerinin de re’sen tanık sıfatıyla bilgisine başvurmak bağımsız faaliyetinin devam ettiği sonucuna varılır ise bu faaliyetin hangi tarihe kadar devam ettiğini saptamak belirlenecek sürenin S.S.K.’a bildirilen sigortalı çalışmalarıyla çakışması halinde ilk defa başlayıp devam eden sigortalılığa üstünlük tanınması gerektiğini göz önünde tutularak tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Kabule göre de;sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp, önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığa geçerlik tanınmaktadır (03.10.2001 gün ve E: 2001/21-627, K: 2001/659 Sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı). Bu nedenlerden dolayı davacının zorunlu SSK sigortalılığına geçerlilik tanınarak, çifte sigortalılığa yer verilmesi de doğru görülmemiştir
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14/01/2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.