10. Hukuk Dairesi 2017/5186 E. , 2017/7505 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilamında belirtilen şekilde davanın kısmen kabulüne, karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada mahkemece ilk kez verilen 04.11.2009 tarihli karar, Dairemizin bozma ilamı ile “...Davalılar .....,.....,...’nin ceza mahkemesince kusurlu bulunup mahkûm edilmesi ve maddi olguya ilişkin hükmün kesinleşmesi durumunda, adı geçenlerin kusursuzluğundan söz edilemeyeceği gibi, münasip oranda bir miktar kusurlu sayılmalarında da zorunluluk bulunmaktadır. Hükme dayanak kılınan kusur raporunda; bu yönde bir inceleme ve değerlendirme yapılmadığı ve bu nedenle de hükme elverişli bulunmadığı sonucuna varılmaktadır. Mahkemece, ceza dosyası celbedilmeli, derdest ise sonucu beklenmeli, kesinleşmiş ise işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişi heyetinden ceza davasında kesinleşen maddi olgular da değerlendirilerek tarafların kusur oran ve aidiyeti konusunda yeniden rapor alınıp sonucuna göre hüküm kurulması gerekir. Kuşkusuz, hükmü temyiz etmeyen davalı işveren şirket yönünden davacı Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak durumu gözetilmelidir....”denilerek araştırma yapılmak üzere, bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK)
Eldeki davada ise bozmaya uyulmuş ise de, bozma kararının tam olarak yerine geldiğinden bahsedilmesi olanaksız olup, Borçlar Kanunu gereğince teselsüle dayalı olarak açılan eldeki davada, bozmadan sonra aldırılan kusur raporu ile %100 oranda, davalılardan işveren şirketin kusurlu olduğu, fakat bu kusurun %5’inin de ceza davası nedeniyle mahkûm olan....e ait olduğu kabul edilmiş ise de, onun hakkındaki davanın reddedilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, mahkemece hükme esas kılınan kusur raporunun ve oranların gerekçeli kararda gösterilmemesi de isabetsizdir. Aynı şekilde mahkemece davalı şirket ile diğer davalı ... .... arasındaki ilişki bakımından, işveren vekili olup olmadığı hususunun da irdelenmemesi ile gerekçeli kararda bu konuda herhangi bir irdeleme yapılmaksızın karar verilmesi isabetsizdir.
Diğer taraftan, bozma sonrasında mahkemece hesap raporu aldırılmış ise de, aslen tarafların 506 Sayılı Yasanın 26’ncı maddesi kapsamında teselsülen sorumlu oldukları dikkate alındığında hesap raporu alınmaksızın da karar verilebileceği hususu dikkate alınmaksızın, 16.02.2002 tarihinde meydana gelen kaza bakımından uygulanması mümkün olmayan 5510 Sayılı Yasanın 21’inci maddesi kapsamında hesap raporu alınması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde mahkemece, davalılardan....hakkında da irdeleme yapan işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişi heyetinden ceza davasında kesinleşen maddi olgular da değerlendirilerek tarafların kusur oran ve aidiyeti konusunda yeniden rapor alınıp sonucuna göre davanın teselsüle dayalı olarak açıldığı da gözetilerek bir karar verilmesi gerekir.
Kuşkusuz, hükmü temyiz etmeyen davalı işveren şirket yönünden davacı Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak durumu gözetilmelidir.
Mahkemece, bu maddî ve hukukî olgular göz önünde tutulmaksızın yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 31.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.