3. Hukuk Dairesi 2017/11982 E. , 2017/7583 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; davacı ile davalının evli olduklarını, bu evlilikten 2 tane müşterek çocuklarının olduğunu, davalının müvekkiline sürekli şiddet uyguladığı gibi başka kadınlarla da ilişkiye girdiğini, müvekkilin şuanda müşterek çocuk Kübra ile baba evine sığındığını ileri sürerek davacı için 1500 TL, müşterek çocuk için 500 TL nafakaya karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacının ayrı yaşamada haksız olduğunu, tüm ihtiyaçları karşılanırken evi haksız olarak terk ettiğini, davalının ise çocuklarının ve evinin ihtiyaçlarını karşıladığını; ayrıca davalının gelirinin düşük olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davalının davacıyı dövdüğü ve başka kadınlarla ilişkisi olduğu, bu haliyle davacının ayrı yaşamakta haklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, davacı taraf için 500 TL, müşterek çocuk 2005 doğumlu Kübra için 150 TL tedbir nafakasının dava tarihinden itibaren taraflar arasındaki boşanma kararı kesinleşinceye kadar her ay davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-TMK. 186/3.maddesi uyarınca; Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar. Yasanın 195.maddesine göre de; Evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin müdahalesini isteyebilirler. Aynı yasanın 197.maddesine göre de; Eşlerden biri ortak hayat sebebi ile kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. Bu durumda, hâkim eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya ilişkin önlemi alır.
Evlilik devam ederken eşlerin birbirleri hakkında koşulları oluştuğu takdirde tedbir nafakası davası açma ve bir takım önlemlerin alınmasını talep etme hakları vardır.
Tedbir nafakası miktarı tayin edilirken, birliğin giderlerine katılma hususunda eşlerin "ekonomik güçleri" ile müşterek yaşam sırasında davalının eşine sağlamış olduğu yaşam düzeyi dikkate alınmalı, hakim; eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyelerinin ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmelidir.
Somut olayda, kolluk araştırmasına göre, davacı kadının ev hanımı olduğu, herhangi bir işte çalışmadığı, ağabeyine ait evde kaldığı; davalının ise, asgari ücretle sanayide işçi olarak çalıştığı, iki çocuğu ile birlikte ikamet ettiği ve 350,00 TL kira bedeli ödediği tespit edilmiştir.
Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle davalının tespit edilen gelir durumu gözetildiğinde; mahkemece davacı kadın için hükmedilen nafaka miktarı fazla olup, TMK’nın 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bulunmamıştır.
Davalı kocanın geliri ile orantılı olacak ve nafaka yükümlüsünün ihtiyaçlarını karşılayacak, TMK.nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek uygun bir miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekirken, yüksek miktarda nafaka takdiri usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine; ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.