10. Hukuk Dairesi 2017/1117 E. , 2017/7485 K.
"İçtihat Metni"
Dava, murisin hizmet akdine dayalı sigortalı hizmetlerinin tespiti ile ölüm aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkeme, bozma ilamına uyarak, ilamında yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada mahkemece ilk kez verilen 23.10.2013 tarihli karar, Dairemizin bozma ilamı ile “Davacı, bildirim dışı sürelerin tespitini istediğine göre, öncelikle davalı işyerinin faaliyet dönemleri ve işin niteliği itibariyle mevsimlik olup olmadığı hususu araştırılıp açıklığa kavuşturulmalı, davalı işyerlerine ait işyeri dosyaları ile dönem bordroları ve varsa ücret bordroları birlikte değerlendirilerek tespit edilecek bordro tanıklarının, çalışmanın varlığına, başlangıcına ve süresine, işin sezonluk olup olmadığına ilişkin bilgi ve beyanları tespit edilmeli, davacının, fiili çalışmalarının varlığı ve süresi hiçbir kuşku ve duraksamaya meydan vermeyecek biçimde belirlenip, tahsis talebi de bu çerçevede irdelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi” gereğine işaret edilerek, bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı)
./..
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.
Eldeki davada ise bozmaya uyulmuş ise de bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğinden bahsedilmesi mükün değildir.
Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılamada, davalı işyerinin 1985 yılı tüm dönemlerine ait bordrolar temin edilmiş ise de, dinlenen tanıkların da davacı gibi 08.04.1985-31.05.1985 tarihleri arasında sigortalılıklarının sağlandığı, davaya konu dönem olan 01.06.1985-31.12.1985 tarihleri arası bakımından da, bozma öncesinde dinlenen diğer tanık Murat’ın tüm dönemde sigortalılığının varlığı anlaşılmakta ise de, beyanında davacı hakkında fiilen çalışma olgusuna dair net bilgiler veremediği dikkate alınarak, tüm dönemde ağaç kesme, dikme, çapalama veya ot temizleme gibi işlerde sigortalı çalıştığı anlaşılan başka tanıkların re’sen tespiti ile beyanlarına başvurulması ve sonucuna göre davacının fiili çalışmasının varlığına dair irdeleme yapılması suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının davalılardan iadesine, 31.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.