1. Hukuk Dairesi 2014/15820 E. , 2016/3770 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil istemine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan dedeleri ...’ın 2/4 payla malik olduğu 438 ada 87 parsel sayılı taşınmazdaki payının ½’sini 13/05/2008 tarihinde, kalan payını da iki gün sonra 15/05/2008 tarihinde dava dışı oğlu ...’in damadı olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, işlemlerin mirasdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapunun iptali ile mirasçılar adına tescilini istemişler, aşamadaki beyanlarında istemlerini miras paylarına hasretmişlerdir.
Davalı, dava konusu taşınmazda yer alan ve kayınpederi dava dışı ... tarafından inşa edilen 2 katlı binanın üzerine 3.katı 2000 yılında inşa ettiğini, mirasbırakanın sadece arsa payı maliki olup, bina ile ilgisinin olmadığını, mirasbırakanın son zamanlarını eşi ile birlikte davalının ve dava dışı ...’in desteği ile geçirdiğini, satışın gerçek olup, bedellerin ödendiğini, farklı tarihlerde kredi kullanarak inşaatı tamamladığını, alım gücü bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Kısa kararla çelişkili hüküm kurulduğu gerekçesi ile Dairece verilen bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, temliklerin muvazaalı ve mal kaçırma amaçlı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, çekişme konusu 160 m2 büyüklüğünde, arsa vasfındaki 438 ada 87 parsel sayılı taşınmazın ½ payının davalı ... adına, diğer payların dava dışı kişiler adına kayıtlı olduğu; davacıların mirasbırakan dedeleri İsmail’in 13/05/2008 tarihli satış işlemi ile taşınmazın önce ¼ payını, 15/05/2008 tarihli satış işlemi ile de diğer ¼ payını davalı ...’e temlik ettiği, taşınmaz üzerinde dava dışı kişilere ait yapı ile, tüm katların mesken olarak kullanıldığı 3 katlı yapının yer aldığı, yapının 3.katının davalı ... tarafından inşa edildiği hususunun davacıların da kabulünde olduğu, mirasbırakan İsmail’in 05/12/2008 tarihinde öldüğü geriye mirasçı olarak eşi ..., kendisinden önce ölen kızı ...’nın çocukları olan davacılar ... ve ... ile, davalı ...’in kayınbabası olan dava dışı ...’i bıraktığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706 (yeni 782), Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan, gizlenen gerçek irade ile amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan, bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır.
Somut olaya gelince, davacıların mirasbırakan İsmail’in kendisinden önce ölen kızının çocukları, davalının ise oğlu ...’in damadı olduğu, mirasbırakan İsmail’in sağlığında davalı ile birlikte aynı çatı altında yaşadığı, halen murisin eşinin de davalı ve davalının kayınbabası ... tarafından bakıldığı, özellikle davacıların annesi ... ve davalının kayınbabası ...’in öz kardeşi olduğunu belirten ortak tanık ..., mirasbırakanın temlikleri yaparken davacıları mirasından mahrum etme amacı gütmediğine ilişkin beyanda bulunduğu dosya kapsamı ile sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki, satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya bir emekte olabileceği kabul edilmelidir. Esasen yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Bir başka ifade ile murisin iradesi önem taşır.
O halde, yukarıda değinilen somut olgular açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, mirasbırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediği kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.