1. Hukuk Dairesi 2014/15809 E. , 2016/3769 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil istemine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ...’nın, 477 ada 88 parsel sayılı taşınmazdaki 14 nolu bağımsız bölümünü, torunu olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile mirasbırakan adına tesciline, aşamada verdikleri ıslah dilekçesi ile miras payları oranında tapu iptal tescil olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, satışın gerçek olup muvazaa içermediğini, mirasbırakanın sağlığında bir başka taşınmazını satarak bedelini davacılara paylaştırdığını, mal kaçırma amacının olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, çekişme konusu 477 ada 88 parsel sayılı taşınmazdaki 14 nolu bağımsız bölümün mirasbırakan ... tarafından 30/01/2009 tarihinde satış suretiyle torunu olan davalıya temlik edildiği, mirasbırakanın 02/11/2012 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacılar ..., ... ve ... ile davalının babası dava dışı ...’yi bıraktığı, davacılardan ...’in yargılama sırasında öldüğü, mirasçılarının aynı vekile vekalet vererek davayı takip ettikleri anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706 (yeni 782), Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan, gizlenen gerçek irade ile amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan, bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır.
Öte yandan, miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını,mirasçıları arasında hoşgörü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa, mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde, miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ile değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak, paylaştırmanın mı yoksa mal kaçırma amacının mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.
Somut olaya gelince, davacıların mirasbırakan ...’in çocukları, davalı ...’in ise torunu olduğu, mirasbırakan ...’in sağlığında davalı ile birlikte aynı çatı altında yaşadığı, murisin tüm sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarının davalı ve ailesi tarafından karşılandığı, davalı ve ailesinin kendisine bakması nedeniyle ve minnet duygularıyla temliki işlemi gerçekleştirdiği, mirasbırakanın davacılar ile bir probleminin olmadığı dosya kapsamı ile sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki, satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya bir emekte olabileceği kabul edilmelidir. Esasen yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Bir başka ifade ile murisin iradesi önem taşır.
O hâlde, yukarıda değinilen somut olgular açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, temlikin bedelsiz olduğu, ancak mirasbırakanın gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı, bakım karşılığı temlikin gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.