Davacı,murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacıların, murislerinin iş kazası sonucu hayatını kaybetmesi nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, Davacı A.K. Hakkında fazlaya ilişkin hak ve dava hakkının saklı tutularak;34.685,90 YTL Maddi Tazminat ile 10.000,00 YTL Manevi Tazminatın, Çocuklar T.K., Ç.K. Ve T.K.dan her biri için 10.000,00 er YTL Manevi Tazminatın haksız fiil tarihi olan 14.09.2004 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizleri ile birlikte Davalılardan müteselsilen alınıp davacıya verilmesine, Davacı A.K. dışındaki davacıların Maddi Tazminat Taleplerinin reddine, karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacılar murisinin davalı şirkete ait işyerinde kaynakçı ustası olarak çalışırken,14.09.2004 tarihinde işyeri dışındaki bayrak direğine kaynak yaparken işyerinin içinde elektrik kablolarından fazla akım geçmesi nedeniyle kabloların bulunduğu tavan kısmında yangın çıktığı,murisinde arabasının anahtarını almak için içeri girdiği ve dumandan boğularak hayatını kaybettiği, olayın SSK"ca iş kazası olduğunun kabul edildiği, açılan kamu davasında alınan 21.10.2004 tarihli kusur raporunda şirket yönetim kurulu başkanı M.K.’ya 6/8, şirket müdürü T.U.’a 2/8 oranında kusur izafe edildiği, Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesince M.K. Ve T.U.’ın TCK 383/2. maddesi ile cezalandırılmasına karar verildiği ve kararın kesinleşmediği,mahkemece hükme esas alınan 26.10.2006 tarihli kusur raporunda; “olayda, İşveren Şirketin %75 kusurlu olduğunun, davacılar murisininde %25 kusurlu olduğunun tespit edildiği,Ceza mah.deki karar kesinleşmediğinden diğer davalılar Şirket yetkilisi M.K. Ve şirket müdürü T.U.’a ayrıca kusur verilmediği,bu kişilerin kusurlarının işveren şirketin kusur oranı içinde kalacağının belirtildiği anlaşılmaktadır.
İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işveren, işyerinde işçilerin sağlığını ve işgüvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanununun 77.maddesinin açık buyruğudur.
1475 sayılı Yasanın 73. maddesi ve tazminat hukuku temel ilkelerine göre bir iş kazasının sonucu zarara uğrayan veya desteklerini kaybeden kişiler zarara neden olan işverenin yada kusurları halinde işverenin çalıştırdığı 3. kişilere karşı zararlarını talep edebilirler.
Borçlar Kanunu"nun 53. maddesine göre hakim kusur olup olmadığına karar vermek için ceza hukukunun mes"uliyete dair hükümleriyle bağlı olmadığı gibi ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile bağlı değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi hukuk hakimini bağlamaz. Ceza ve Hukuk Mahkemeleri kararları arasındaki ilişkiyi düzenleyen Borçlar Kanununun sözü geçen hükmü Hukuk Hakimini ceza mahkemesinin kesinleşen kararı karşısında maddi hukuk bakımından kural olarak bağımsız kılmaktadır.Borçlar Kanunu"nun 53. maddesi hükmü ile kanun koyucunun ortaya koyduğu ilke, hukuk hakiminin varacağı sonuçta bağımsız olduğu hususudur. Ancak hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız bir bağımlılık değildir. Her ne kadar ceza hakiminin mahkumiyet ve beraata ilişkin olarak verdiği karar kusurun var olup olmadığı veya oranı, zararın miktarı, temyiz kudreti ve illiyet bağı gibi hususlarda hukuk hakimini bağlamaz ise de her mahkumiyet kararı o fiilin hukuka aykırılığını tesbit etmesi bakımından hukuk hakimini bağlayıcı vasıftadır.
Somut olayda,davalılar M.K.ve T.U. yönünden ceza mahkemesi kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılmadan ve İş Kanununun 77.maddesinin öngördüğü koşulları gözönünde tutarak ve özellikle işyerinin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken işçi sağlığı ve işgüvenliği tüzüğünün ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işveren temsilcilerinin ne sebeble ne oranda kusurlu oldukları, işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelemek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiç bir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmadan karar verilmesi doğru değildir.
Mahkemece yapılacak iş; ceza mahkemesi kararının kesinleşip kesinleşmediğini araştırmak,kesinleşmiş ise,hukuk hakiminin ceza mahkemesinin belirlediği maddi olgularla bağlı olduğunu gözeterek işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilere konuyu yeniden yukarıda açıklandığı biçimde inceletmek,davalıların kusurlu olduklarını kabul ederek kusur oranlarını ayrı ayrı tesbit ettirmek,karar kesinleşmemiş ise işveren temsilcilerinin olaydaki kusurlarının aidiyeti ve oranınını hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde saptamak, verilen rapor dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirilerek ve sonuca göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine 06.04.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.