Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 20.5.1994-1.4.1998 tarihleri arasında sigortalı olarak çalıştığının tespitiyle, diğer sigortalı çalışmalarıyla birleştirilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir. Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. Dava; Davacının, davalıya ait işyerinde 20.05.1994-01.04.1998 tarihleri arasında hizmet aktine dayalı olarak geçen Kuruma kayıt ve tescil edilmeyen sigortalı hizmetlerinin tespiti istemine ilişkindir. Bu yönü ile davanın yasal dayanağı belirgin olarak dava tarihinde yürürlükte olan 506 sayılı Yasanın 79/10 maddesidir. Anılan madde de yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen sigortalılar çalıştıkları hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde dava açacakları hükmü öngörülmüştür. Madde de belirtildiği üzere yönetmelikle tesbit edilen belgelerin (işe giriş bildirgesi) verilmesi durumunda 5 yıllık hak düşürücü süreden bahsedilemiyeceği açık olup, somut olayda da davacı ile ilgili olarak 18.12.1997 tarihinde davalı işyerinden işe giriş bildirgesinin verildiği uyuşmazlık konusu değildir.Bu halde davada hak düşürücü sürenin dolduğundan söz edilemeyeceği açıktır.Kaldı ki davacının,dava tarihine göre de işten ayrıldıktan sonraki yasal 5 yıllık süre içersinde de davasını açtığı ortadadır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.06.2004 gün 2004/21-369 E.,2004/371 K,18.10.2006 gün ve 2006/10-629 E,2006/669 K,18.06.2008 gün ve 2008/21-429 E,2008/437 K,sayılı ilamları da aynı yöne ilişkindir.Yargılamalar sırasında dinlenen bordo tanık beyanları ile de davacının işe giriş bildirgesinin Kuruma verilmesinden önce çalışmaya başladığı anlaşılmaktadır.Bu beyanlara göre davacının davalı Belediye ye ait değişik birimlerde 20.05.1994 tarihinden itibaren çalıştığı doğrulanmaktadır.Bu halde davacının işe giriş bildirgesi öncesinde de çalıştığı toplanan delillerle kesin olarak anlaşıldığına göre Kuruma bildirilmeyen 20.05.1994-17.12.1997 tarihleri arasında da ki süreye ilişkin isteminin kabulü gerekirken bu süreler yönünden 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesi reddine karar verilmiş olması yerinde değildir. Kabule göre de;hükmün gerekçesinde hak düşürücü süreden reddine karar verilen kısım 20.05.1994-17.12.1997 tarihleri arasındaki süre olarak belirlenmiş iken,kısa karar da ve hüküm fıkrasında 20.05.1994-31.12.1994 tarihleri arasında ki sürenin reddine karar verilmesi H.U.M.K’nun 388-389.maddelerine aykırı olduğundan doğru değildir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, Davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 06.04.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.