11. Ceza Dairesi 2017/17445 E. , 2020/1859 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet
1-Sanığın kendisine verilen 750 TL bedelindeki senedi başına 2 eklemek suretiyle 2750 lira olarak değiştirip icraya verdiği iddiasıyla açılan kamu davasında; maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından, suça konu çek aslının duruşmada incelenerek, özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması, aldatıcılık niteliğinin bulunup bulunmadığının ve Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülen zorunlu unsurları taşıyıp taşımadığının belirlenmesi; sanığın senedin 2750 TL bedelli olarak imzalandığını savunmasına rağmen alınan ekspertiz raporunda senetteki “2” rakamının senede sonradan eklendiğinin belirtildiği ancak, yazı ile de “iki bin yediyüz elli” yazılmış olduğunun görüldüğü senet metninde yazı ile yazılan “iki” kelimesinin sonradan eklenip eklenmediğiyle ilgili herhangi bir araştırma yapılmamış olduğunun anlaşılması karşısında gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından senetteki yazı ile yazılan “iki” yazısının senede sonradan eklenip eklenmediğine ilişkin konusunda uzman bir kurum veya kuruluştan rapor alınması,
2-Sanığın sürekli olarak müştekinin araç bakım ve tamirlerini şirketlerinin yaptığını ve aralarında bu sebeple borç ilişkisinin var olduğunu savunduğu, sunduğu hesap ekstresinde de müştekinin 2500 TL bakiye borcunun olduğunun görülmesi karşısında; müştekiye sanıkla aralarındaki borç ilişkisinin varlığı ve senedi düzenlediği tarih itibari ile sanığa ne kadar borcu olduğu, birikmiş bir borcu olup olmadığı senedin sanığa borç miktarı tam olarak yazılı halde mi yoksa meblağ kısımları boş açığa atılmış imzalı şeklinde mi verildiğinin sorularak bu hususda değerlendirildikten sonra sonucuna göre TCK’nin 211. maddesi kapsamında gerçek durumun belgelenmesi amacıyla resmi belgede sahtecilik suçu niteliğinde olup olmadığı karar yerinde tartışılarak karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve gerekçe ile hüküm verilmesi,
3-5271 sayılı CMK"nin 5728 sayılı Kanun ile değişik 231/5. maddesi uyarınca mahkemece hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması ve suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir. İncelenen dosyada, adli sicil kaydına göre engel mahkûmiyeti olmayıp, hakkında takdiri indirim maddesi uygulanarak cezası ertelenen sanığın, 09.09.2014 tarihli celsedeki sorgusunda, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümlerin uygulanmasını kabul etmesine karşın, sanık müdafinin hükmün verildiği 27.11.2014 tarihli oturumda müvekkili olan sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümlerin uygulanmasını kabul etmediği yönündeki beyanı esas alınarak; "sanık müdafinin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını istemediği" şeklindeki yasal olmayan gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiği görülmüş ise de;
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 22/10/2019 tarih 2015/12-225 E. 2019/616 K.sayılı kararında belirtildiği üzere, hükmün açıklanmısının geri bırakılmasının kabul edilmemesi yönündeki beyanı niteliği itibariyle ile şahsa sıkı surette bağlı bir hak ve yetki olması nedeniyle ancak vekaletnamede bu hususta özel bir yetkinin bulunması halinde sanık müdafiisi tarafından bu hak ve yetkinin kullanılabileceği, uyuşmazlık konusu olayda vekaletnamede böyle bir yetkinin bulunmadığı, sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul ettiği yönündeki beyanı dikkate alınarak bir değerlendirme yapılması gerekirken, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmeme hususunda vekaletnamesinde özel bir yetki bulunmayan müdafiinin sanık aleyhine olan beyanına itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırı,
4-5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 26.02.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.