21. Hukuk Dairesi 2017/662 E. , 2019/1634 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacılar ile davalılardan ..., ...vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre; davacıların tüm temyiz itirazlarının reddine, davalıların temyiz itirazlarının kabulüne,
2-Dava, sigortalının iş kazası sonucunda vefatı nedeniyle yakınlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacıların maddi tazminat istemlerinin kaza ile ölüm arasında illiyet bağı bulunmadığından bahisle tüm davalılar açısından reddine, davacılar anne ve babanın manevi tazminat istemlerinin kabulüne, davacı kardeşin manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne, bu manevi tazminatların davalı şirketten tahsiline, davalı gerçek kişilere yönelik manevi tazminat istemleri yönünden bunlara verilen kusurların işverene izafeten verildiği gerekçesi ile bu istemler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, ölüm neticesinin tamamen iş kazası dışındaki bir nedenden kaynaklanması halinde sigortalının hak sahiplerinin zararından davalı işverenin sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işveren; Çalışanlarının işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup, bu çerçevede, risklerden kaçınmak, kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek, risk değerlendirmesi yapmak, yaptırmak, teknik gelişmelere uyum göstermek, tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek, mesleki riskleri önlemek, eğitim ve bilgi verilmek dahil her türlü tedbiri almak, gerekli araç ve gereçleri sağlamak, sağlık ve güvenlik tedbirlerini değişen şartlara uygun hale getirmek ve mevcut iş yerinin iyileştirilmesi için çalışmalar yapmak, diğer bir deyişle işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu olay tarihinde yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu"nun 77. maddesinin açık buyruğudur.
Anılan madde ile, işverenlere, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramından kapsamlı olarak, her türlü önlemi almak yanında, bir anlamda objektif özen yükümlülüğü de öngörülmektedir. Bu itibarla işverenin, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı takdirde, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri almaktan sarfınazar etmesi gerekmeyeceği gibi bir düşünce kabul edilemez.
4857 sayılı Kanun"un 77. ve devamı bir kısım maddeleri 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı ...... Gazetede yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu"nun 37. maddesiyle, 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.
Gerek, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 77. maddesi ve gerekse 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. ve 5. maddeleri ile bunu uygun olarak çıkarılan iş güvenliği yönetmelikleri hükümleri işverenin sorumluluğunu objektifleştiren kriterler olarak değerlendirilmelidir. Bu sebeple mevzuatta yer alan teknik iş güvenliği kurallarına uyulmaması işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmelidir. Ancak, işveren sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılamalıdır. Öte yandan, objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu, kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da, onu kusursuz sorumluluk haline dönüştürmez. Çünkü bu halde dahi işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır. Kusurun objektifleştirilmesi kriteri yanı sıra, Anayasa hükümleri ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesi kapsamında Türk Borçlar Kanunu’nun 417/2. maddesinin yorumlanması da işverenin sorumluluğunu oldukça genişletecektir. İşveren, zararlandırıcı olay nedeniyle sorumluluktan kurtulabilmek için, iş sağlığı ve güvenliği alanındaki ihmalleri ile oluşan zarar arasındaki uygun nedensellik bağının kesildiğini ispat etmelidir.
Somut olayda ise, ceza dava dosyasında alınan 13/11/2011 tarihli ...... Kurumu Genel Kurul raporunda "...kişinin ölümünün perfore apandisit ve buna bağlı gelişen sepsis sonucu gelişmiş olduğu, 11/12/2006 tarihinde yüksekten düşmeye bağlı yaralanması ile 09/01/2007 günü meydana gelen ölümü arasında mevcut verilerle illiyet bağının kurulamayacağı..." belirlendiğine, yine Kurum alacakları için açılan rücu dava dosyasında alınan 05/02/2015 tarihli ...... Kurumu Genel Kurul raporunda ölümle kaza arasında illiyet bağı bulunmadığı tespit edildiğine, davacıların davalılara yönelik talepleri ölüm neticesinden kaynaklandığına göre; ölümle kaza arasında illiyet bağı kesildiğinden dolayı davanın bütün olarak reddine karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davacılara yükletilmesine, 05/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.