10. Hukuk Dairesi 2020/11588 E. , 2021/5546 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
No :
Dava, işyeri mahiyet kodunu değiştiren Kurum işleminin iptali ile borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak, ilâmında belirtildiği şekilde, davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş, 25.09.2020 tarihinde verilen ek karar ile de; davacı ve davalı Kurum vekillerinin yaptıkları temyiz taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Hükmün ve ek kararın, taraf vekilleri tarafından, temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5510 sayılı Yasanın 81’inci maddesi hükümlerinden faydalandırılma ve işyeri mahiyet kodu değişikliği sebebiyle yersiz olarak sigorta prim teşvikinden yararlanıldığı gerekçesiyle, davalı Kurumca borç tahakkukuna ve işyeri mahiyet kodu değişikliğine ilişkin kurum işleminin iptali ile borçlu olmadığının tespitinin talep edildiği 03.08.2015 tarihinde açılmış eldeki davada, Mahkemece verilen ilk karar ile; davacı okul aile birliğinin oluşumunun yönetmelik gereği sağlandığı, kamu adına hiç bir güç kullanmadığı gibi genel bütçeden gelir yardım almadığı, gelirinin tamamen öğrenci velilerinin bağışlarından karşılandığı gerekçeleriyle, davanın kabulü ile; davacı okul aile birliğinin işyeri mahiyet kodunu (1) olarak değiştiren 02.07.2015 tarihli ve 9559901 sayılı kurum işleminin iptaline, davacı okul aile birliğinin işyeri mahiyet kodunun önceden olduğu gibi (2) olarak kalması gerektiğinin ve söz konusu işyeri mahiyeti değişikliği nedeniyle davacı okul aile birliğinin davalı kuruma asıl alacak miktarı olarak belirtilen 15.267,27-TL değerinde borçlu olmadığının tespitine, dair karar verilmiş, bu kararın davalı Kurum vekili tarafından temyizi üzerine, Dairemizce “...karar tarihinden sonra yürürlüğe giren Ek m. 17 hükmüne göre, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davaların konusuz kalacağı ancak bu konuda karar verme yetkisinin ilk derece Mahkemesi’ne ait olduğu, Sosyal Güvenlik Kurumu"nun temyiz talebinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğinden anılan yasa maddesi kapsamına göre bir karar verilmesi gerekir” hususuna işaret edilerek bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Ne var ki, yargılama ve temyiz aşamasında 01.04.2018 tarihi itibari ile 5510 sayılı Yasanın ek 17. maddesi yürürlüğe girmiş ve ayrıca bu maddenin 4. fıkrası hükmündeki “Görülmekte olan davalarda, ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında ..."nca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.” İbaresinin iptali için Anayasa Mahkemesi"ne başvuruda bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesince 19.02.2020 gün ve 2018/139 E. 2020/12 K. Sayılı karar ile bu hükmün iptaline karar verilmiş ve karar 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
Anayasa"nın 153. maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazete"de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 33. maddesi hükümlerine göre, Türk hukukunu resen uygulamakla yükümlü olan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın iptal kararı ile yok hükmünde olan ve böylece yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulü doğal olup, bu yönde bir uygulama yapılmasına imkânı yoktur. Belirtilmelidir ki, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararları, bozma kararları ile oluşan usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler. Buna göre; usuli kazanılmış hak gereğince uygulanması gereken bir kanun maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği taktirde artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararıyla ortaya çıkan yeni hukuki duruma göre karar verilir. Şu halde, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararı karşısında, yeni oluşan durumun kesin hüküm halini almamış derdest tüm davalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Eldeki davada ise, mahkemece yazılı şekilde karar verilmiş ise de, 5510 sayılı Yasanın ek 17. maddesinin 4. fıkrasının iptali ile oluşan bu yeni durumun dikkate alınması ve davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal dayanaklar ve teşvik hükümlerinden faydalandırılması veya fazla ödenen tutarların iadesi/mahsubu istemleri bakımından yasal tüm şartların varlığı incelenmeli ve sonucuna göre işin esası hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek, verilen hüküm ve ek karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün ve 25.09.2020 tarihli ek kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 19.04.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.