11. Hukuk Dairesi 2020/4760 E. , 2021/825 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul(Kapatılan) 33. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 08.04.2014 tarih ve 2013/320- 2014/87 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline gönderilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Dr. ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı ile davalının Bodrum’da bulunan The Granite House Oteli"nin kiralanması konusunda 12.06.2003 tarihinde kira sözleşmesi akdettiklerini, işbu sözleşmenin baskı ve tehditlerle 5 kere davacının aleyhine değiştirildiğini, dava konusu takipte olan çeklerin de yukarıda bahsedilen sözleşme değişikliklerinin bir devamı olarak düzenlendiğini ve davalı vekiline teslim edildiğini, 3 adet çeklerden ilkinin 10.05.2004 tarihinde ödendiğini, diğer iki çekin davanın konusunu oluşturduğunu ve bu çeklerle İstanbul 12. İcra Müdürlüğü’nün 2004/8174 esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini iddia ederek takip dosyasında mevcut borçtan dolayı borçlu olmadıklarının tespitine ve kötü niyetli takip tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalının alacağından dolayı İstanbul 12. İcra Müdürlüğü’nün 2004/8174 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davacının iddialarının doğru olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/417 esas ve 2010/1004 karar sayılı dosyasında, işbu davadaki iddiaların tümünün incelendiği, kira sözleşmesi sonrası yapılan protokollerin ve bu kapsamda verilen bono ve senetlerin davalı yönünden geçersizliğinin bu dosya içerisine sunulan bilirkişi kurulu raporu ile ayrıntılı olarak açıklandığı, mahkemece de söz konusu raporun hükme esas alındığı, eldeki davaya konu çeklerin belirtilen dosyada dava konusu olmamakla birlikte ilgili dosyada geçersiz olduğu sabit kabul edilen protokollerde yer aldığı, bu nedenle eldeki davaya konu çeklerden dolayı davacının borçlu olmadığının tespitine ve takibin iptaline karar verilmesi gerektiği, davalının geçersiz olduğunu bildiği çekleri kötü niyetle takip konusu yaptığı gerekçesiyle davanın kabulü ile İstanbul 12. İcra Müdürlüğü’nün 2004/8174 esas sayılı dosyasında takibe konu çeklerden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibe konu çeklerin davacı yönünden iptaline, ihtiyati tedbir kararının karar kesinleşinceye kadar devamına, takip tutarı 59.695 TL’nin %40’ı oranında hesaplanan 23.878,00 TL kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun ‘menfî tespit ve istirdat davaları’ başlıklı 72. maddesinin 5. fıkrası, “Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfî tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz” hükmünü içermektedir. Hükümde açıkça ifade edildiği üzere, borçlu lehine haksız takip (kötü niyet) tazminatına hükmolunması, menfi tespit davasına konu takibin haksız ve kötü niyetle başlatılmış olmasına bağlıdır. Somut uyuşmazlıkta borçlu aleyhine başlatılan takip haksız ise de kötü niyetle başlatıldığı ispat edilememiştir. Hal böyle olunca mahkemece borçlu lehine tazminata hükmolunması doğru değildir. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 HMK’nın geçici 3. maddesi ve 5236 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK 5236 sayılı Kanun’un 16. maddesi ile değiştirilmeden önceki 438/7 ve son maddeleri gereğince mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bend uyarınca davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının “3” nolu bendinin hükümden çıkartılarak yerine "Davalının kötüniyetli takip yaptığı ispatlanamadığından davacının kötü niyet tazminatının reddine" cümlesinin yazılarak hükmün ve gerekçesinin değiştirilen bu haliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 04.02.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.