Davacı, 1.6.2004 tarihinden itibaren maluliyet aylığı bağlanmasına, aksine kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir. Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. Dava, davacının 01.06.2004 tarihinden itibaren maluliyet aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kabulüne karar verilmiştir Davacı bizzat kendisinin vekaletname verdiği vekili aracılığı ile davayı açmış ve takip etmiştir. Dosya içerisinde mevcut Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı tarafından verilen 02.10.2007 tarih ve 808 sayılı sağlık kurulu raporlarından, davacının “Kronik Organik Beyin Sendromu” tanısı konularak hastalığın süreklilik kazandığı ve tedaviden fayda görmeyeceğini, çalışarak hayatını kazanamayacağını ve Vasi tayini gerektiği sonucuna varılarıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacının dava ehliyetine sahip olup olmadığı araştırılmadan dava sonuçlandırılmıştır. Oysa, dava ehliyeti dava şartlarındandır. Bu nedenle, mahkeme, tarafların dava ehliyetine sahip olup olmadıklarını re’sen gözetmek zorundadır. Nitekim, Türk Medeni 432 .maddesinde, Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arzeden bulaşıcı hastalık veya serserilik sebeplerinden biriyle toplum için tehlike oluşturan her ergin kişi, kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamaması halinde, tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirileceği veya alıkonulacağı, görevlerini yaparlarken bu sebeplerden birinin varlığını öğrenen kamu görevlilerinin, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorunda oldukları hüküm altına alınmıştır. Bu durumda, anılan madde ve HUMK’nun 42. maddesi gereğince, davacının vesayet altına alınması gerekip gerekmediği hususunda vesayet dairesine tezkere yazılması ve sonucu uyarınca işlem yapılması gerekirken mahkemece, Kamu düzenine ilişkin bu hususun gözardı edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın bozma nedenidir. O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 30.03.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.