17. Hukuk Dairesi 2009/7547 E. , 2010/738 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili şirkete trafik ve İMSS ile sigortalı olan davalıya ait aracın alkollü sürücü yönetiminde iken karıştığı kazada 3.kişi araçlarının hasarlandığını, olayda zarar gören ... plakalı araç için 6.849 TL, ... plakalı araç için 1.429 TL ödeme yapıldığını belirterek bu meblağların ödeme tarihlerinden işleyecek reeskont faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalının trafik kaydında ve kazaya karışan aracın noter satış sözleşmesinden bildirilen adresine Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi gereğince dava dilekçesi tebliğ edilmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 6.300 TL tazminatın 24.5.2007 ödeme tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava ZMSS ve İMSS sözleşmesinden kaynaklanan rücuan tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK.nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasal olduğu ifade edilmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici
Maddeler ile içkilerin Etkisinde Araç sürme yasağı” başlıklı 97. maddesinde alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra konu ile ilgili olan “b-2” bendinde “ alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı kenar başlığı altında alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları açıklanmıştır.
Ayrıca ZMSS Genel Şartlarının B.4.d maddesinde; tazminatı gerektiren olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak araç sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle araç güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte ZMSS Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK.nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlemesine olanak tanıyan hükümde yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve mütakip uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya ayırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarı teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK.nun 1281 maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik ugulamalarında, sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonucu etkisi
bulunmadığındın mahkemece nöroloji uzmanı hukukcu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda oluşan hasarı poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir.
Somut olayda yukarıda anlatıldığı şekilde oluşturulan bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılmadan Adli Tıp Kurumundan olayda sürücünün kusuru ve araçta meydana gelen hasar yönünden alınan raporuna göre hüküm tesis edilmiştir.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş, içinde nöroloji uzmanının da bulunduğu uzman bilirkişi kurulundan olayın münhasıran alkolün etkisi altında olup olmadığının kazanın meydana gelmesinde alkol dışında başka etkenlerin var olup olmadığının tesbit yönünden rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 4.2.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.