Davacı, l.5.l986- 29.9.1997 tarihleri arasında tarım Bağ-Kur sigortalı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, mahkeme kararının dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, davacının 1.5.1986-29.9.1997 tarihleri arasında pirimi ödenen sürelerde tarım Bağ Kur sigortalısı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir
Davanın yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Yasa’da 506 sayılı Yasa’nın 79.maddesine koşut geçmiş tarım Bağ-Kur hizmetlerinin tesbitine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. 2926 sayılı Yasa’nın 7. maddesi hükmüne göre, bu yasaya göre sigortalı sayılanlar, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç üç ay içinde Kurum’a başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorundadırlar. Anılan Yasa’nın 5. maddesi ile 7. madde de belirtilen süre içinde kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacağı hükmü getirilmiştir. 2926 sayılı Yasa’nın 2. ve 3. maddeleri kapsamında, kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan yasanın uygulanma tarihinde 58 yaşını dolduran kadınlarla, 60 yaşını dolduran erkekler dışındakiler bakımından tarım Bağ-Kur sigortalılığı zorunlu sigortalılık niteliğinde bulunmaktadır.Başka bir ifade ile sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçip kaçınmak mümkün değildir. Diğer yandan resen tescil başlığını taşıyan 9.maddeye göre bu yasa kapsamında sigortalı sayılanların sigortalılıklarının başladığı tarihten itibaren 3 ay içinde Kurum’a kayıt ve tescilini yaptırmayanların tescil işlemlerinin Kurum’ca re’sen yapılması gerekmektedir. 2926 sayılı Yasa’nın 36.maddesi kapsamında Kurum’un prim alacaklarını Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür. Bu bağlamda 2.madde kapsamına girenlerin belirtilen şekilde prim borçlarının ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Bağ-Kur’a ödenmesi halinde kayıt ve tescil için kurum’a başvuru olmasa dahi bahse konu biçim de prim ödenmesi suretiyle kayıt ve tescil konusundaki iradelerini ortaya koydukları tartışmasızdır. Bağ-Kur’un iş bu prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı re’sen kayıt ve tescil etmemesi yasanın kendisine yüklediği re’sen tescil mükellefiyetine aykırılık teşkil etmektedir. 2926 sayılı Yasa’nın 10.maddesine göre kayıt ve tescil işlemlerinde Valilik, Kaymakamlık, Özel İdare, Belediye, Muhtarlık ve Nüfus İdareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifler kanununa göre kurulan pancar ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği, T.Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olduğu ortadadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 22.4.1986 tarihli giriş bildirgesiyle 1.5.1986 tarihinden itibaren tarım Bağ Kur sigortalısı olarak kayıt ve tescilinin yapıldığı, ziraat odası ve kooperatife kayıtlı olmadığı, tarım arazisinin bulunmadığı, tevkifat yapıldığını gösteren bir belgenin dosyada bulunmadığı, 19.10.2001 tarihli terk dilekçesine göre tarımsal faaliyetin 11.3.1997 tarihinde sona erdiğinin muhtarlıkça bildirildiği, 6.9.2001 tarihli hesap ekstresinde aftan yararlanarak 29.9.1997 tarihinde toplu pirim ödemesinin yapıldığı, Kurumun 8.12.2001 tarihli işlemi ile tarım Bağ Kur sigortalılığını506 sayılı Yasa’ya tabi çalışma nedeniyle baştan iptal ettiği, uyuşmazlık döneminde davacının 506 sayılı Yasa’ya tabi 1.2.1986-30.9.1986 tarihleri arasında 179 gün, 18.5.1987-31.7.1987 tarihleri arasında 72 gün, 17.12.1987-31.1.1988 tarihleri arasında 43 gün, 1.1.1988-12.6.1988 tarihleri arasında 162 gün, 1.7.1989-1.9.1989 tarihleri arasında 61 gün, 1.12.1898-21.1.1990 tarihleri, arasında 51 gün, 1.4.1991-30.4.1991 tarihleri arasında30 gün, 13.5.1991-8.7.1991 tarihleri arasında 52 gün, 10.12.1991-10.5.1992 tarihleri arasında 51 gün, 1.1.1995-2.7.1997 tarihleri arasında 152 gün , 23.7.1998-30.9.1998 tarihleri arasında 13 gün , 15.9.1998-30.1.1999 tarihleri arasında 68 gün kısa süreli çalışmalarının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Gerçekten Tarım Bağ-Kur sigortası kapsamında kesintisiz tarımsal faaliyetin bulunduğunun anlaşıldığı hallerde, 506 ve 1479 sayılı Yasa kapsamındaki kısa süreli çalışmaların 2926 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığı tümden sona erdirmeyeceği, 2926 sayılı Yasa"nın 36 ve 10.maddesindeki şartlarında gerçekleşmesi halinde 506 ve 1479 sayılı Yasa kapsamındaki kısa süreli çalışmalar dışında kalan süreler bakımından Tarım Bağ-Kur sigortalısı olunduğunun kabulünün gerekeceği, 506 ve 1479 sayılı Yasa kapsamındaki çalışmaların uzun süreli olduğu hallerde ise, tarımsal faaliyetin kesintiye uğradığının ve başka sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışmanın sona ermesinden sonra, 2926 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığın yeniden başlatılabilmesi için, doğrudan prim yatırılması veya aynı yasanın 36.maddesine göre ürün bedelinden tevkifat yapılması yoluyla yeniden kayıt ve tescil yolundaki iradenin ortaya konulması gerektiği Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.Bu durumda davacının tarım Bağ-Kur sigortalılık isteminde bulunduğu dönemde 2926 sayılı Yasa’nın 10 maddesindeki kayıtların bulunmadığı ve sigortalılık şartlarını taşımadığı doğrudur. Ancak davacı tarafından 29.9.1997 tarihinde Kurumca itirazsız kabul edilen primlerin zorunlu sigortalılık kolundan ödendiği halde, ödenen bu primler açısından isteğe bağlı sigortalılık koşulların bulunmadığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur
Yapılacak iş; 29.9.1997 tarihinde ödenen toplu primlerin uyuşmazlık konusu dönemin içerisindeki 506 sayılı Yasa’ya tabi çalışmalar dışında kalan süreleri de kapsayıp kapsamadığının başka bir deyişle, ne kadar sürenin primi olabileceğinin kurumdan sorularak, sonucuna göre değerlendirme yapılmak, daha açık bir anlatımla, eğer davalı kurum geçmişe yönelik (uyuşmazlık konusu dönemi de kapsar şekilde) prim tahsil etmiş ve uzun süre bu primleri kullanmış ise, daha sonra davacının sigortalılığının iptal edilmesi Medeni Kanun’un 2. maddesinde ifadesini bulan objektif iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayacağından, uyuşmazlık dönemindeki SSK’na tabi çalışmalar dışında kalan pirimi ödenen süreler yönünden davanın kabulüne; geçmişe yönelik prim tahsil edilmediği, edilmiş olsa dahi kurum tarafından uzun süre bu primlerin kullanılmadığının saptanması halinde ise şimdiki gibi davanın reddine karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 26.03.2006 gününde oy birliği ile karar verildi.