1. Hukuk Dairesi 2014/15475 E. , 2016/3667 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ECRİMİSİL (TESPİT İSTEMLİ)
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, mirasbırakanları ..."ın, maliki olduğu 82 ada 227 sayılı parseldeki 9 numaralı bağımsız bölümde kardeşleri olan davalı ile ikamet ettiği sırada 09/08/2011 tarihinde öldüğünü, davalının ise çekişmeli bağımsız bölümde herhangi bir bedel ödemeden tek başına oturmaya devam ettiğini, davalıya 05/10/2012 tarihinde kira ödemesi konusunda ihtarname göndermelerine rağmen davalının herhangi bir ödeme yapmadan haksız el atmasını devam ettirdiğini ileri sürerek 01/09/2011 tarihinden dava tarihine kadar olan dönem için ecrimisil alacağının tespitini istemişlerdir.
Davalı, mirasbırakan tarafından kendisine ve özürlü kardeşine bakmak üzere çekişmeli bağımsız bölümde oturmaya davet edildiğini, annesinin ölümüne kadar murise ve özürlü kardeşine baktığını, çekişmeli taşınmazda paydaş olduğunu ve bu sıfatla oturmaya devam ettiğini, kiracı olmadığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacıların eda davası açması gerekirken tespit davası açmalarında hukuki yararlarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, 6100 sayılı HMK"nun 106. maddesinde “ Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz” hükmünün düzenlendiği, somut olayda, davacıların doğrudan eda davası açtığında da davalarının dinleneceği, eda davası açılması yerine eldeki davanın açılmasında güncel ve hukuki yarar bulunmadığı saptanarak yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğrudur. Davacılar vekilinin temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 4.00.-TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 28.03.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Davacılar, annelerinden kalan daireyi kardeşleri olan davalının tek başına kullandığını, ancak, bunun karşılığında davacılara bir bedel ödemediğini iddia ederek, davacıların alacağının aylık 600.000.-TL olduğunun tespitini istemişlerdir.
Mahkemece, davanın ecrimisil bedelinin tespitine ilişkin olduğu, davacıların bu davayı açmakta hukuki bir yararlarının bulunmadığı ve eda davası açılabilecekken tespit davası açılamayacağı gerekçesiyle, dava şartı yokluğu nedeniyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir.
HMK"nun 106/2. maddesine göre: "Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır."
HMK"nun 107/3. maddesine göre ise: "Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hallerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir."
HMK 107. maddesine ilişkin TBMM Adalet Komisyonu gerekçesinde: "Eda davasının açılabildiği hallerde tespit davası açılamaz yollu önermenin hak arama özgürlüğünün ulaştığı kapasite ve hukuki yarar koşulunun muhtevası karşısında geçerliliği yoktur. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hallerde yalnızca tespit yahut kısmi edâ ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir.
Davacı, söz gelimi bir tazminatın tahsili yerine alacağın miktarının ve borçlunun sorumlu olduğunun tespitini hedefleyen bir dava açabilir, açabilmelidir. Bu dava, zamanaşımını kesecek, davada istihsal olunan ilam genel haciz yoluyla takibe konabilecek, itiraz halinde borçlunun göze alamayabileceği icra-inkar tazminatı yaptırımı devreye girebilecektir. Öte yandan tespit davası, dava ekonomisi yönünden edâ davasına nazaran taraflar için daha avantajlıdır. Tespit davasının taraf barışını kolaylaştıran bir karakteri de vardır.
Alacaklı, yalnızca edâ davası veya yalnızca tespit davası yahut kısmî edâ ile birlikte külli tespit davası açabilme seçeneklerine sahiptir. Hak arama özgürlüğünün (Ayn.m.36, İHAS.m.6) özünde varolan bu seçenekler, yasa veya içtihat yoluyla yasaklanamaz. Model, belirtilen seçenekleri alacaklıya usülî bir hak olarak tanımaktadır.
Esasen tam veya kısmî olmasına bakılmaksızın her edâ davasının temelinde bir külli tespit unsuru vardır. Başka deyimle edâ hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptanmasını içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur.
Tasarıda öngörülen modelde, tespit davasının hukuki ilişkilerin tespiti yanında hakkın tespitinin de istenebilmesi, edâ davasının açılabildiği hallerde hukuki menfaat koşulunun gerçekleşmiş sayılması kabulü çözümünü (paradigmayı) güçlendirmektedir.
Bir davanın açılması ile doğacak olan maddi ve şekli hukuk sonuçlarının (zaman aşımının kesilmesi ve diğerleri) tespit davalarında aynen geçerli olacağı kuşkusuzdur.
Önerge ile varolması gereken bir usulî imkân hukukumuza kazandırılmış olacaktır." (HMK ve getirdiği yeni hükümler, Zekeriye Yılmaz, Adalet Yayınevi Ankara 2012 sh 929-930)
Aslında eda veya kısmi davanın açılabildiği hallerde tespit davası açmakta hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Ancak, HMK 107/3.maddesi ile bu konuda bir istisna getirilmiştir. Böylelikle dava açarken talep sonucunu belirleyemeyen davacı dilerse belirsiz alacak davası açabilecek, dilerse alacağının tümünün belirlenmesi için bir tespit davası açabilecektir. (Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof Dr. Muhammet Özekes, Yetkin Yayınları 12. Baskı sy 307-308)
Yukarıda belirtilen yasa maddeleri, TBMM Adalet Komisyonu gerekçesi ve doktrin görüşleri ile HMK"nun 109/2.maddesinin 6644 sayılı yasa ile yürürlükten kaldırılması hususu hep birlikte değerlendirildiğinde; gerek belirsiz alacak davalarında, gerekse belirli alacak davalarında kısmi dava açılması mümkün olduğundan tespit davası açılmasında hukuki yararın var olduğunun kabulü gerekir.
Somut olayda, davacı ecrimisil alacağının tespitini istediğine göre dava açmakta hukuki yararı vardır. Mahkemece işin esasının incelenmesi gerekir. Yerel Mahkeme kararı bu nedenle bozulmalıdır düşüncesinde olduğumdan, çoğunluğun onama kararına katılmıyorum.