Davacılar, iş kazası sonucu maluliyetten doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 05.01.2003 tarihinde meydana gelen iş kazasında yaralanarak % 16,2 oranında meslekte kazanma gücünü kaybeden sigortalının maddi zararı ile aynı olay nedeniyle sigortalının eşinin manevi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacı (sigortalı) yararına 5.201,00.- TL maddi tazminat ile davacı (eş) yararına 7.000,00.- TL manevi tazminata hükmedilmiş, bu karar süresinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Borçlar Kanununun 47. maddesine göre manevi tazminat isteme hakkı doğrudan doğruya bedensel zarara uğrayan kişiye aittir. Yansıma yoluyla aynı eylem nedeniyle manevi üzüntü duyanlar manevi tazminat isteyemezler. Ancak bedensel zarar kavramına (B.K.46 ve 47) ruhsal bütünlüğün ihlâli, sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin girdiği bu maddelerde sadece maddi sağlık bütünlüğünün değil ruhsal ve sinirsel bütünlüğün de korunduğu öğretide ve Yargıtay kararlarında kabul edilmektedir. Öyleyse bir kişinin ağır bir bedensel zarara uğraması sonucunda, onun (ana, baba, karı, koca, evlat gibi) çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle hukuken korunan ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğü ağır şekilde bozulmuşsa onlarında manevi tazminat isteyebilecekleri kabul edilmelidir. Bu durumda olanların zararları ile haksız eylem arasında uygun illiyet bağı mevcut olduğundan yansıma yoluyla değil, doğrudan zarara uğrama söz konusudur. Bedensel zararın ağır olduğu hallerde, aksi kanıtlanmadığı sürece, kazalının çok yakınlarının ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğü ağır şekilde bozulduğunun kabulü, hayatın olağan akışı gereğidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.4.1995 gün ve 1995/ 11-122,1995/430 23.9.1987 gün ve E.1987/9-183 K.1987/655 sayılı kararları da aynı esaslara dayanmaktadır.
Somut olayda, zararlandırıcı sigorta olayı nedeniyle kazalının 01.01.2003 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu meslekte kazanma gücünü % 16,2 oranında kaybettiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Kazalının bedensel zararının ağır olarak kabulü mümkün olmadığı gibi, davacı eşin ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğünün ağır şekilde bozulduğu da ispatlanmamıştır.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular nedeniyle olayda uygun illiyet bağı ve hukuka aykırılık koşulları oluşmadığından davacı eşin manevi tazminat isteminin reddi gerekirken kabulü usul ve yasaya aykırıdır.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 26.03.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.