1. Hukuk Dairesi 2016/3506 E. , 2016/3594 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar ve temyiz isteğinin reddine dair ek karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalı vekilinin temyiz isteminin süre yönünden reddine ilişkin olarak verilen 24.04.2014 tarihli ek karar temyiz edilmiş olup ... Müdürlüğü tarafından gerekçeli kararın davalı vekiline 19.03.2014 tarihinde tebliğ edildiği bildirildiğine ve davalı vekilince temyiz dilekçesinin 01.04.2014 tarihinde verildiği gözetildiğinde davalının temyiz isteği süresinde olup mahkemece temyiz talebinin reddine ilişkin verilen kararın yerinde olduğu söylenemez. Hal böyle olunca temyiz isteminin süre yönünden reddine ilişkin 24.04.2014 tarihli ek kararın kaldırılmasına karar verilerek işin esasının incelenmesine geçildi.
Davacı, mirasbırakan eşi ..."ın maliki olduğu 23, 97, 104, 268, 402 parsel sayılı taşınmazlarını 22.11.2005 tarihli akitle kardeşi olan dava dışı ..."e, ..."in de davalı ..."e satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payı oranında iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, satışın gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ..."nın, 23, 104, 268, 402 parsel sayılı taşınmazlarını vekil kıldığı ... aracılığıyla 22.11.2005 tarihinde satış suretiyle dava dışı kardeşi ..."e, ..."in de 27.06.2006 tarihinde davalı ..."e satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakanın 21.06.2006 tarihinde ölümüyle geriye mirasçı olarak davacı eşi ... ile dava dışı kızları ..., ... ve ..."yu bıraktığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; 97 parsel sayılı taşınmaz dava dışı 3. kişiler adına kayıtlı olup mirasbırakan adına kayıtlı olmadığı gibi muris tarafından yapılan bir temlikin de bulunmadığı gözetilmek suretiyle anılan parsel yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. REDDİNE
Ancak, kanser hastası olan murisin temlikten kısa süre sonra öldüğü, muris ..."nın eşi olan davacı ... ile aralarının açık olduğu, ayrıca murisin tüm malvarlığını temlike konu ettiği açıktır.
Tüm bu olgular birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla hareket ederek dava dışı kardeşi ..."e çekişmeli taşınmazlarını temlik ettiği tartışmasızdır.
Ne var ki, davalı ... üçüncü kişi durumunda olup, mirasbırakanın bu amacını bilip bilmemesi, başka bir ifadeyle iyiniyetli olup olmaması önem arzetmektedir.
Bilindiği üzere, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988. ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır.İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke Medeni Kanunun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarihli l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Ne var ki mahkemece, somut olayda davalı ... hakkında bu yönde hükme elverişli bir inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hâl böyle olunca, davalı ..."in ediniminde iyiniyetli olup olmadığının yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırılması, bu hususta iddia ve savunma dorultusunda tarafların gösterdikleri tüm delillerin toplanması, toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturmaya dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.