8. Hukuk Dairesi 2014/1574 E. , 2014/2656 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Kocaeli 3. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/09/2013
NUMARASI : 2013/301-2013/420
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire"ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
Borçlu vekili, vekil edeni aleyhine alacaklı tarafından Kocaeli 3. İcra Müdürlüğü’nün 2010/6176 Esas sayılı dosyasıyla yürütülen takipte, takip öncesi faiz adı altında faiz istenildiğini, oranı ve hangi tarihten itibaren başlatıldığının icra emrinde yazılı olmadığını, faizin bilirkişi vasıtasıyla hesaplattırılmasının gerektiğini ve ayrıca takip konusu yapılan 24.880,00 TL alacak vekâlet ücreti olup, vekâlet ücretine yeniden vekâlet ücreti talep edilmesinin yasaya aykırılık teşkil ettiğinden bahisle icra emrinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilamda yer alan vekâlet ücretine icra aşamasında yeniden vekâlet ücreti talep edilmesinin yasaya uygun olmadığı gerekçesiyle 24.880,00 TL avukatlık ücreti olarak belirtilen kısma icra vekalet ücreti takdir edilmemesine, bilirkişi raporu doğrultusunda ise faize itirazın kabulü ile 1.259,66 TL"lik miktar açısından takibin iptaline karar verilmiştir. Davalı alacaklı vekili tarafından hükmün vekalet ücretine yeniden vekalet ücreti istenemeyeceğine dair bölümünün temyizi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesi"nin 24.11.2011 gün ve 2011/6501-24093 sayılı ilamı ile; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca; avukat vasıtasıyla takip edilen icra işlemlerinde nispi tarife üzerinden, vekil lehine icra vekâlet ücreti ödeneceğinden bahisle şikayetin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine; Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; direnme kararı davalı - alacaklı vekili tarafından ilk kararın temyiz sebepleri ile temyiz edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 17.04.2013 tarih ve 2012/12-1470 Esas, 2013/563 Karar sayılı ilamıyla benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuştur. Bunun üzerine, yerel Mahkemece, bozmaya uyularak şikayetçinin vekalet ücretine vekalet ücreti yürütülemeyeceğine ilişkin şikayetinin reddine, icra emrinde asıl alacağın işlemiş faizine faiz talep edilmediğinden bu yöne ilişkin şikayetin reddine, ancak faiz dışındaki alacaklar için takip tarihinden sonra % 9 oranından az olmamak üzere istenen yasal faizin 3095 sayılı Kanun"un 1. maddesi hükmüne göre % 9 ve değişen oranlarda yasal faiz oranlarının uygulanması şeklinde icra emrinin düzeltilmesine karar verilmiş, hüküm borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Bir Mahkeme Yargıtay Dairesi"nce verilen bozma kararına uyduktan sonra kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yapma, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usulü kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK). Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulü kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulü kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Yukarıda açıklanan nedenlerle anılan İcra Mahkemesi kararı vekâlet ücretine icra aşamasında yeniden vekâlet ücreti talep edilemeyeceği yönündeki şikayet yönünden bozulmuş olup, diğer hususlar yönünden ise kesinleşmiştir. Mahkemece, uyulan bozma kararı yönünde karar verilmesi gerekirken, kesinleşen hususlarda da yeniden hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK"nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 18.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.