Davacı, yaşlılık aylığının iptaline ilişkin kurum işlemine iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı M.Ç. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının oda kaydının sahte olduğunun anlaşılması üzerine buna dayalı esnaf Bağ-Kur sigortalılık süresinin azalması nedeniyle SSK tarafından bağlanan yaşlılık aylığının iptaline ilişkin Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin reddine karar verilmiştir.
1.4.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasa"nın 24. maddesinde zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için esnaf sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı aranırken 20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasa"nın 24. maddesi değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olması şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma yeterli görülmüş, 22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması yeterli görülmüş, 2.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması yeterli görülmüştür.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 10.01.1983 tarihli bildirgeye göre 01.01.1983 tarihli vergi kaydı nedeniyle 01.01.1983 tarihi itibariyle tescil edildiği,01.01.1983-30.04.1987 arasında vergi kaydının,18.01.1982-03.07.1989 arasında sandıkçılar ve bıçkıcılar Esnaf Odası Kaydının bulunduğu başkaca bir kaydın bulunmadığı,1992 affından yararlanarak prim borçlarını ödediği,Bağ-Kur’un davacının sigortalılık süresini 01.01.1983-03.07.1989 olarak kabul edip SSK’ya bildirmesi üzerine davacının diğer hizmetleri ile birlikte 19.10.2001 tarihli tahsis talebi üzerine 01.11.2001 tarihinden itibaren davacıya SSK tarafından yaşlılık aylığı bağlandığı,ancak Bağ-Kur’un 26.02.2004 tarihli yazısında davacının Bağ-Kur hizmetlerinin oda kaydının sahte olduğu gerekçesiyle sadece vergide kayıtlı sürelerle sınırlı olarak 01.01.1983-30.04.1987 tarihleri arasında kabul edilip bildirilmesi üzerine SSK tarafından aylık şartlarının gerçekleşmediği gerekçesiyle yaşlılık aylığının başlangıç tarihi itibariyle iptal edildiği ve davacı adına borç çıkartıldığı anlaşılmaktadır.
Davacının 1479 sayılı Yasa gereği tescili 1983 yılında yapılmış olmakla, 1982 yılında yürürlükte bulunan 1479 sayılı Yasa"nın 24.maddesi gereğince uyuşmazlık konusu döneme ilişkin sigortalılık koşullarının oluştuğu ve davacının iptal edilen döneme ilişkin primlerini yıllar önce ödediği üye kayıt defterindeki kaydın başka bir üyeye ait kaydın üzeri kağıtla kapatılarak oluşturulduğu, ancak Yönetim Kurulu Karar defterine 5.2.1983 tarihli toplantıda davacının kaydının yapılmasına karar verildiği oda da davacıya ait herhangi bir belgenin bulunmadığı ortadadır.Ne var ki, davacının oda kaydının sahte olduğu gerekçesiyle buna ilişkin sigortalılık süresi iptal edilmiş ise de davacının usulsüz olarak oluşturulduğu iddia olunan bu kaydın oluşturulmasında bir katkısının veya katılımının olup olmadığı konusunda oda kaydının sahte olduğuna ilişkin davacı hakkında açılmış bir ceza davası olup olmadığı, varsa sonucu araştırılmamıştır.
Yapılacak iş; davacı hakkında sahtecilik suçundan dolayı açılmış bir ceza davası olup olmadığını ve sonucunu araştırmak, davacı hakkında ceza davası sonucunda sahtecilik suçundan kesinleşmiş bir mahkumiyet kararının bulunmaması ve oda kaydının yanlışlık veya hata sonucu bu şekilde yapıldığının anlaşılması durumunda uyuşmazlık konusu döneme ilişkin primler tahsil edilerek davalı Kurum tarafından uzun süre kullanılmış olduğundan Kurumun bu süreyi iptal etmesi Medeni Kanun’un 2. maddesinde ifadesini bulan objektif iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayacağından bu süreyi de sigortalılık süresi olarak saymak ve istemin kabulüne karar vermekten ibarettir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 1.10.1997 gün ve 1997/10-578 Esas, 1997/758 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 19.03.2009 gününde oy birliği ile karar verildi.