11. Hukuk Dairesi 2016/6309 E. , 2016/9737 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 25/03/2015 tarih ve 2014/1594-2015/230 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi birleşen davada davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin ortağı olup, diğer ortakların da ... ve ... Gayrimenkul Geliştirme İnşaat A.Ş. olduğunu, davalı şirketin 22/02/2013 tarihli genel kurul toplantısında mevcut yönetim kurulu üyelerinin seçildiğini ancak, yönetim kurulunun bugüne kadar herhangi bir toplantı yapamadığını, karar alamadığını, müvekkili tarafından gösterilip seçilen yönetim kurulu üyelerinin şirket defter ve kayıtlarına ulaşamadıklarını, inceleyemediklerini, şirketi tamamen ...’ın yönettiğini, gönderilen ihtarnamelere rağmen yönetim kurulunun toplanamadığını, ortaklar ve yönetim kurulu üyeleri arasında devam eden uyuşmazlıklar nedeniyle yönetim kurulu toplanamadığından genel kurulu toplantıya çağıramadıklarını ileri sürerek, TTK’nın 410/2. maddesi uyarınca davalı şirket genel kurulunu toplantıya çağırmak üzere müvekkiline yetki verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiş ise de, şirket adına cevap dilekçesi veren yönetim kurulu üyesi ..., davanın haksız olduğunu, davacı tarafından veya diğer yönetim kurulu üyeleri tarafından toplantı talep edilmediğini, şirket defter ve kayıtların incelenmesi konusunda davacı tarafın veya onun atadığı yönetim kurulu üyelerinin bir taleplerinin olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, müvekkilinin ... Gayrimenkul Geliştirme İnşaat Yat. A.Ş."nin kurucu ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğunu ve yönetim kurulunda A ve D gurubu hissedarları temsil etmek üzere yer aldığını, davalıların ise, B ve C gurubu hisseleri temsilen seçilmiş olan diğer 4 üyeden ikisi olduğunu, şirket ana sözleşmesi ile genel kurulda alınan 12/08/20018 tarihinde ilan edilen kararla değiştirilen ana sözleşmenin 8. maddesine göre, şirket yönetim kurulunun beş kişiden oluştuğunu, dört yönetim kurulu üyesinin B ve C gurubu ortaklarca, bir yönetim kurulu üyesinin A ve D gurubundaki ortaklarca belirleneceğini, yönetim kurulu toplantı nisabının oluşması için A ve D gurubu hissedarların tayin ettiği yönetim kurulu üyesinin toplantıda hazır bulunmasının zorunlu olduğunu, yine anılan 8. maddenin b.12. maddesine göre, şirket ile üçüncü bir kişi veya üçüncü kişi ile yakından ilişkili kişiler arasında sözleşmeler akdedilmesinin A ve D gurubu hissedarlarca belirlenen yönetim kurulu üyesinin yani, müvekkilinin olumlu oyuna bağlandığını, temsil ve izama ilişkin ana sözleşmenin 9. maddesinde de, “Şirketin yönetimi ve dışarıya karşı temsili yönetim kuruluna aittir. Şirket adına verilecek belgelerin ve yapılacak sözleşmelerin ve işlemlerin geçerli olabilmesi için ve şirketi temsil edebilmesi için bunların yönetim kurulu başkanı ... tarafından imza edilmesi gereklidir..." düzenlemesinin getirildiğini, buna rağmen, asıl davaya cevap veren vekile şirket adına davalı yönetim kurulu üyelerinin yetkileri olmadığı halde vekaletname verdiklerini, bu vekilin de davayı kabul yönünde dilekçe verdiğini, davalı yönetim kurulu üyelerinin şirket adına vekaletname verme ve vekalet sözleşmesi düzenleme yetkilerinin bulunmadığını ileri sürerek, asıl davanın davalısı olan şirketi temsil etmek üzere davalılar tarafından verilmiş olan vekaletnamenin geçersiz olduğunun tespitini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalılar vekili, müvekkillerinin yönetim kurulu üyesi olup, iki yönetim kurulu üyesinin geçerli bir şekilde şirket adına vekaletname verme yetkisi bulunduğunu, müvekkillerinin verdiği bu vekaletnamenin geçerli olduğunu, davacının tek başına şirketi temsil ve izam yetkisi bulunduğuna dair iddiasının doğru olmadığını, ana sözleşmenin 9. maddesindeki hükmün geçiş hükmü olup, daha sonra yapılan genel kurullarda alınan kararla şirketin temsil ve izamının ne şekilde olacağının karara bağlandığını, TTK’nın 370. m. uyarınca şirketin iki yönetim kurulu üyesinin imzasıyla temsil olunacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, ana sözleşme hükümleri ve yönetim kurulu üye seçim kararları birlikte değerlendirildiğinde, birleşen dosyanın davacısı olan yönetim kurulu üyesinin katılımı olmadan yönetim kurulunun toplanması ve karar alması mümkün olmadığı gibi, şirket adına vekalet sözleşmesi yapılması ve avukata vekalet verilmesinin de mümkün görülmediği, bu nedenle birleşen dosyadaki davalılar olarak iki yönetim kurulu üyesinin, davacının katılımı ve onayı olmadan şirket adına avukata verdikleri vekaletnamenin geçersiz olduğu, asıl dava yönünden ise, şirket yönetim kurulunun uzun süredir toplanamadığı ve karar alamadığı, yönetim kurulu üyeleri arasında ihtilaflar bulunduğu, toplantı girişimlerinden sonuç alınamadığı, ana sözleşme hükmü uyarınca yönetim kurulu üyelerinden ...’ın katılımı olmaksızın yönetim kurulunun toplanması hukuken mümkün olmadığından, karar almalarının da mümkün bulunmadığı gerekçesiyle, birleşen davanın kabulü ile, şirketi temsil etmek üzere İzlanda... Noterliği’nce 03/09/2014 tarihinde düzenlenen vekaletnamenin geçersiz olduğunun tespitine, asıl davanın ise, kabulü ile şirket genel kurulunu toplantıya çağırmak üzere davacıya TTK’nın 410. m. uyarınca izin ve yetki verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, birleşen davada davalılar vekili temyiz etmiştir.
Asıl dava, şirket genel kurulunu toplantıya çağrıya izin, birleşen dava ise, asıl davada davalı şirket adına verilen vekaletnamenin geçersizliğinin tespiti istemine ilişkin olup, yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir.
Ancak, görülmekte olan bir davaya ilişkin olup, davanın incelenip karara bağlanmasından önce aydınlanması gereken sorunlara ön sorun denir. Davanın her safhasında hadiseler doğabilir. Bu hadiseler, ayrı bir dava olmayıp, asıl dava üzerine aşılanmış küçük davacıklar niteliğindedir. Mahkemenin, ilk önce bu küçük davacıkları inceleyip, karara bağlaması, ondan sonra davaya devam ederek esas hakkında karar vermesi gerekir. Bu hali ile hadiseyi ""ön sorun"" veya ""ara sorun"" olarak nitelendirmek de mümkündür. (Prof. Dr. Baki Kuru- Prof. Dr. Ramazan Arslan-Prof. Dr. Ejder Yılmaz Medeni Usul Hukuku, 14. baskı, Ankara 2003)
6100 sayılı HMK’nın 163 ve 164. maddelerinde de ön sorun düzenlenmiş olup, anılan Yasa’nın “Ön sorunun ileri sürülmesi başlıklı” 163. maddesinde “Yargılama sırasında, davaya ilişkin bir ön sorun ortaya çıkarsa, ilgili taraf, bunu dilekçe vermek suretiyle yahut duruşma sırasında sözlü olarak ileri sürebilir."", ""Ön sorunun incelenmesi başlıklı"" 164. maddesinde de “Hâkim, taraflardan birinin ileri sürdüğü ön sorunu incelemeye değer bulursa, belirleyeceği süre içinde, varsa delilleriyle birlikte cevabını bildirmesi için diğer tarafa tefhim veya tebliğ eder. Ön sorun hakkında iki taraf arasında uyuşmazlık varsa, hâkim gerekirse tarafları davet edip dinledikten sonra kararını verir. Hâkim, ön sorun hakkındaki kararını taraflara tefhim veya tebliğ eder."" hükmü düzenlenmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, birleşen davada, asıl davada davalı şirket adına verilen vekaletnamenin geçersizliğinin tespitinin talep edilmiş olması karşısında, anılan talep asıl davada incelenecek bir ön sorun niteliğinde olup, HMK’nın ilgili maddeleri uyarınca asıl davada incelenip karara bağlanması gerektiğinden ve ayrı bir dava konusu olamayacağından, birleşen davanın dinlenebilir bir dava olmadığı hususu nazara alınmaksızın yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, birleşen davada davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, kararın birleşen davada davalılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 20/12/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.