10. Hukuk Dairesi 2015/7351 E. , 2017/7320 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ve ayrıca 5236 sayılı Kanun, katsayı artışı da uygulanmak suretiyle bu kanunların yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 2014 yılı için 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427’nci maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını 1.890,00 TL. olarak değiştirmiştir.
Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. Temyiz sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır. Faiz, icra (inkar) tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderleri hesaba katılmaz.
Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması halinde temyiz (kesinlik) sınırının saptanmasında alacağın tamamının gözetilmesi; tümü dava konusu yapılan bir alacağın kısmen kabulünde ise temyiz (kesinlik) sınırının belirlenmesinde kabul ve reddedilen miktarların esas alınması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi delaletiyle, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427’nci maddesi hükmü gereğidir.
Somut olayda, dava konusu yapılan ve takibe konulan asıl alacak miktarı 5.989,79 TL"dir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 281,57 TL üzerinden takibin devamına fazlaya ilişkin Kurum talebinin ise reddine karar verilmiştir. Kabul edilen tutar yukarıda değinilen temyiz (kesinlik) sınırının altında bulunduğundan, anılan karara karşı temyiz yoluna başvurulması olanaksızdır.
O hâlde, davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktar itibarıyla kesinlik nedeniyle reddi gerekmektedir.
2-Yargılamaya konu somut olayda; davalıya 15.11.1990 tarihi itibariyle yetim aylığı bağlandığı, daha sonra 01.06.2001 tarihinde yaşlılık aylığı bağlandığı, davacı tarafından Kuruma bildirim yapılmayarak yetim aylığının da davalı tarafından alınmaya devam edildiği, Kurumun 10.04.2004 tarihinde yersiz ödenen aylıkların tahsili işlemini İzmir İl Müdürlüğü"ne bildirdiği ve takip başlatılmasının istendiği, Kurum tarafından 23.06.2001-25.11.2003 tarihleri arasında yersiz ödenen aylıklar için 16.09.2004 tarihinde takip başlatıldığı, davalı adına çıkartılan tebligatın bila tebliğ iade edildiği, takibin 21.08.2007 tarihinde yenilendiği, davalı adına çıkan tebligatın bila tebliğ döndüğü, 05.07.2011 tarihinde yeniden takibin yenilendiği çıkan tebliğ parçası örneğinin bulunmadığı en son takibin 08.10.2013 tarihinde yenilendiği ve davalı vekili beyanına göre 31.10.2013 tarihinde tebliğ yapıldığı ve davalı vekili tarafından süresi içinde zamanaşımı itirazında bulunulduğu ve takibin durduğu, davacı Kurumun itirazın iptali ve %40 icra inkar tazminatı istemi ile eldeki davayı açtığı tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Eldeki davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasa"nın 96. maddesidir.
5510 sayılı Yasa"nın 96. maddesi, “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
a)Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b)Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren (Değişik ibare:13.02.2011-6111 S.K./44.mad) yirmi dört ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, (Değişik ibare:13.02.2011 - 6111 S.K./44.mad) yirmi dört aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan, itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır. Alacakların yersiz ödemelere mahsubu, en eski borçtan başlanarak borç aslına yapılır, kanunî faiz kalan borca uygulanır. …” hükmünü içermektedir.
Konuya ilişkin 5510 sayılı Yasa öncesi mevzuata bakıldığında, yersiz ödeme halinde iade yükümünün kapsamını belirleyen bir düzenleme bulunmamakta olup, 5510 sayılı Yasa"nın 96. maddesi ile önceki mevzuatta yer almayan yeni bir düzenleme getirilmiş, sebepsiz zenginleşmenin iyi niyetle veya kötü niyetle gerçekleşmesine bağlı olarak istirdadı mümkün ödeme miktarları belirlenmiştir. Kapsam belirlendikten sonra, ilgilinin Kurumdan alacağı yoksa geri alma işleminin genel hükümlere göre yapılacağı öngörülmüştür. 5510 sayılı Yasa"nın geçici maddelerinde ise, yersiz ödemelerin tahsili konusunda önceki hükümlerin uygulanması gereğini öngören herhangi bir kural yer almamaktadır.
Belirtilen nedenlerle, 5510 sayılı Yasa"nın 96. maddesi hükmünün, Kurumun yersiz ödemeden kaynaklanan alacakları konusunda süren uyuşmazlıklara uygulanması gerekmektedir.
Şu halde yapılması gereken iş, 5510 sayılı Yasa"nın 96. Maddesinin a ve b alt bendi hükmü dikkate alınarak Kurumca istirdatı mümkün süre ve tutarı belirlenip sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, Kurumun 10.04.2004 tarihinde yersiz ödemeleri öğrendiğinin kabulü ile 96"ncı maddesi kapsamında zamanaşımı süreleri belirlenmek suretiyle icra takip dosyası içeriği de gözetilerek, süreler uygulanmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken, tebliğ tarihi olan 31.10.2013 tarihinden itibaren geriye doğru 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanarak sonuca gidilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.