Hukuk Genel Kurulu 2016/1311 E. , 2020/520 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 19. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü.
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 16.06.2011 harç tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin davalının Irak ve Afganistan’da bulunan işyerlerinde çalıştığını, iş sözleşmesinin işin bitimi nedeniyle feshedildiğini, ödenmeyen fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 21.09.2011 havale tarihli cevap dilekçesinde; talep konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının ücret konusundaki iddiasını kabul etmediklerini, banka hesabına yapılan ödemelerin aylık ücretinden fazla olduğunu, bu ödemelerin fazla çalışmalarının karşılığı olduğunu ve davacının ödemeler konusunda itirazda bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Ankara 19. İş Mahkemesinin 04.10.2013 tarihli ve 2011/754 E., 2013/901 K. sayılı kararı ile; davacının fazla çalışma ücreti alacağını tanık anlatımları ile kanıtladığı, 20.12.2012 tarihli bilirkişi raporundaki hesaplama şeklinin dosya içeriğine uygun bulunduğu, davalı savunmasından ve bordrolardan davacıya fazla çalışma ücreti ödendiği görülmüş ise de, ödenen bu fazla çalışmanın saat 18.00’den sonraki çalışmalara ilişkin olduğu, bilirkişi tarafından hesaplanan ve kabulüne karar verilen miktarın davacının haftanın altı günü 07.00-18.00 saatleri arasındaki çalışmalarına ait olduğu, puantaja bağlanıp ücreti ödenen fazla çalışmaların ise bu saatler dışındaki fazla çalışmalara karşılık olduğu, bu nedenle ödenen bu fazla çalışma ücretlerinin nazara alınmadığı, davacı tarafından hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığının kanıtlanmasına, davalı işverenin ise ücretin ödendiğini belgeleyememesine göre bu isteklerinin de kabulüne karar verildiği, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil alacaklarında hesaplama tekniği yönünden dosya içeriğine ve Yargıtayın aynı davalı nezdinde ve aynı şekilde gerçekleşen çalışmalarına dair kararlarına da uygun olan 20.12.2012 tarihli bilirkişi raporuna itibar edildiği, davanın 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu döneminde kısmi dava olarak açıldığından ıslaha karşı zamanaşımı defini nazara alan 17.09.2013 tarihli ek bilirkişi raporuna göre hüküm kurulduğu, seri hâlde görülen dosyalarda davacı ödenmeyen ücret alacağı talebinde bulunmuş ise de davalı kayıtlarına göre ödenmeyen ücret alacağı olduğunda kabulüne, olmadığında ise reddine karar verildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Ankara 19. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 26.05.2014 tarihli ve 2014/13085 E., 2014/14384 K. sayılı kararı ile; “…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Mahkemece, davacının, kıdem tazminatı alacağı isteminin kabulüne karar verilmesi isabetli ise de, yapılan hesap, dosya içeriğine uygun düşmemektedir.
Sigortalı hizmet döküm cetveli ve dosya kapsamına göre, davacının 29.02.2008 ilâ 22.05.2008 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığına dair bir delil bulunmamaktadır. Şu halde, anılan dönemin kıdem tazminatı hesabında dışlanması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
3-Dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu"na göre, kıdem ve ihbar tazminatına ilişkin davalar iş sözleşmesinin feshinden itibaren on yıllık, yıllık izin alacağı iş sözleşmesinin feshinden itibaren beş yıllık, fazla mesai, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil alacakları hakkın doğumundan itibaren beş yıllık zamanaşımı tabidir.
Somut olayda, davacı vekilinin ıslah talebine karşı, davalı vekilinin süresinde ileri sürdüğü zamanaşımı definin nazara alınması isabetli ise de, yapılan hesap dosya içeriğine uygun değildir. Mahkemece, zamanaşımı defi nazara alınarak alacaklar belirlendikten sonra, fazla mesai yönünden tespit edilen miktarın üzerinden hakkaniyet indiriminin yapılması ve daha sonra dava dilekçesindeki taleple bağlı kalarak alacakların hüküm altına alınması gerekirken, dava dilekçesindeki talep üzerinden hakkaniyet indirimi yapılması ve bu suretle hüküm kurulması isabetsizdir.
3-Banka kayıtlarının tetkiki neticesinde, bilirkişi raporu ile, davacıya, tespit edilen ücrete göre ödenmesi gereken tutarlara nazaran toplamda 4.336,54 USD fazla ödeme yapıldığı ancak mahkemece, bu hususun nazara alınmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece, davacının ücretine nazaran fazla yatırılan tutarların mahiyetinin duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, gerekirse bu hususta davacının isticvap edilmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” gerekçeleriyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Ankara 21. İş Mahkemesinin 23.12.2015 tarihli ve 2015/604 E., 2015/896 K. sayılı kararı ile; (2) numaralı bozma sebebine uyulduğu belirtilerek, diğer bozma sebeplerine ilişkin olarak ise taleple bağlılık kuralı öncelikli bir kural olduğundan bilirkişi raporundaki hesaplama tekniğinin yerinde olduğu, davalı vekilinin Ankara 8. İş Mahkemesinin 2010/112 Esas sayılı dosyasının 25.11.2010 tarihli duruşmasında; ödenen fazla çalışmaların sabah 05:00 ve öğlenden sonra 05:00 saatleri dışındaki çalışmalara ait olduğunu açıkça beyan ettiği, dosya içerisinde bulunan ve davalı tarafından düzenlenen çizelgelerden de araçların 06:30’da şantiye sahasına hareket edip 18:00’de dönüş için hareket ettiğinin anlaşıldığı, bilirkişi raporunda ise fazla çalışma ücreti alacağının 07:00-18:00 saatleri arası için hesaplandığı, davalı işverenin yaptığı ödemelerin mahkemece kabul edilen saatler dışında yapılan fazla çalışmalara karşılık ödendiğinden mahsubuna olanak bulunmadığı gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, banka kayıtlarına göre, bilirkişi tarafından davacının ücretinden fazla yatırıldığı tespit edilen tutarların mahiyetinin belirlenmesinin ve ihtiyaç duyulduğu takdirde bu hususta davacının isticvap edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Öncelikle, fazla çalışma alacağının ispatına ilişkin açıklama yapmakta yarar bulunmaktadır.
13. Gerek mülga 1475 sayılı İş Kanunu, gerekse hâlen yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu’nda fazla çalışmanın ispatı ile ilgili olarak özel bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle fazla çalışmanın ispatı genel hükümlere tabidir.
14. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
15. Dolayısıyla fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi kural olarak, bu iddiasını ispat etmek zorundadır.
16. İşçinin imzasını taşıyan bordro, sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
17. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
18. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 29.06.2016 tarihli ve 2015/22-1444 E., 2016/869 K.; 06.12.2017 tarihli ve 2015/22-1315 E., 2017/1542 K.; 14.02.2018 tarihli ve 2015/22-1597 E., 2018/227 K.; 11.02.2020 tarihli ve 2016/(7)22-1108 E., 2020/114 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
19. Bu aşamada, uyuşmazlık konusuyla bağlantılı olan tanık delili üzerinde de durmak gerekmektedir.
20. Tanık, kavram olarak uyuşmazlık hakkında bilgi ve görgüsü bulunan üçüncü kişidir. Kural olarak, üçüncü kişi olması şartıyla, yaşına, hukukî durumuna, taraflarla akrabalık derecesine bakılmaksızın, davada herkes tanık olarak dinlenebilir. Dolayısıyla davanın tarafları tanık olarak dinlenemez.
21. Tanık gösteren taraf, dinleteceği tanıkların ad soyadı ile (tebligat) adreslerini içeren listeyi (bu listeyi içeren dilekçesini) mahkemeye verir ve her bir tanığın hangi vakıa hakkında dinleneceğini de dilekçesinde bildirir. Bu hüküm 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 194. maddesinde düzenlenen somutlaştırma yükümlülüğünün de bir gereğidir. Ayrıca madde de belirtildiği üzere ikinci bir tanık listesi verilmesi de mümkün değildir.
22. Belirtilmelidir ki, iş davalarında sıklıkla başvurulan delillerden biri olan tanık beyanı takdiri bir delil olduğundan hâkim tanıkların ifadeleri ile bağlı değildir. Bununla birlikte mahkemece tanık beyanı serbestçe değerlendirilirken hangi beyanlara itibar edildiği yahut edilmediğinin gerekçesi de açıklanmalıdır.
23. Ayrıca işçilik alacakları bakımından işyeri kayıtları, işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları gibi yazılı belgelerin bulunmaması sebebiyle fazla çalışmaların tanık delili ile kanıtlanması durumunda, tanıkların sadece davacı işçi ile fiziken aynı işyerinde ve aynı zamanda çalıştığı sürelerle sınırlı şekilde değerlendirme yapılması gerekmektedir. Nitekim işyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
24. Somut olayda, davalı işverenin yurtdışında bulunan işyerlerinde çalışan işçilerin işçilik alacaklarının tahsili için davalı işveren aleyhine seri hâlde dava açtıkları, yargılamaların birlikte yürütüldüğü ve tanıkların tek bir dosya üzerinden dinlenilerek beyanlarının alındığı anlaşılmaktadır.
25. Bununla birlikte, tanık beyanlarından, her bir davacının, davalı işverenin yurtdışında bulunan işyerlerinde tanıklar ile birlikte çalıştıkları süreler, işyerlerindeki çalışma saatleri, ulusal bayram ve genel tatil günleri ile hafta tatili günlerinin hangi günler olduğu hususları net bir şekilde tespit edilememektedir.
26. Diğer taraftan, emsal davalara ilişkin bozma kararlarından o dosyalardaki işçilere ait puantaj kayıtlarının sunulduğu anlaşılmakta ise de, eldeki davada puantaj kayıtları ve bordrolar dosya içeriğinde mevcut değildir.
27. Bu durumda, delil olarak dayanılan tanık beyanları ile sonuca gidilmelidir. Ancak, yukarıda da izah edildiği üzere, seri şekilde açılan davalarda, tanık beyanları tek bir dosya üzerinden alındığından, davalıya ait farklı ülkelerde bulunan işyerlerindeki çalışma düzenine ilişkin denetleme yapılamamaktadır.
28. Öte yandan, dosya içeriğinde bulunan banka kayıtlarına göre davacılara ücretlerinden fazla ödeme yapıldığı da tartışmasızdır.
29. Gelinen noktada mahkemece yapılacak iş, her bir dosya yönünden tanıkların usulüne uygun şekilde yeniden dinlenilerek, davalıya ait işyerlerinde davacının tanıklarla birlikte hangi ülkede hangi tarihlerde çalıştığı, çalışılan ülke bakımından davacının çalışma saatleri, vardiyalı çalışma yapılıp yapılmadığı, ara dinleme sürelerinin hangi saatler arasında olduğu ile tatil günlerinin duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilerek varsa alacakların hesaplanması, oluşacak sonuca göre hesaplanan alacak miktarlarından ücrete nazaran fazla yapılan ödeme tutarlarının mahsup edilmesinden ibarettir.
30. Önemle belirtmek gerekir ki, temyiz edenin sıfatına göre usuli kazanılmış hak ilkesi de gözetilerek sonuca gidilmelidir.
31. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacı vekilinin dava dilekçesinde davalıya ait yurtdışında bulunan işyerlerinde çalışma düzenine ilişkin kararlarına delil olarak dayanıldığı, davalının ise farklı bir çalışma düzeni olduğuna dair savunmada bulunmadığı gibi delil de sunmadığı, seri başı olarak incelenen ve tanıkların aynı usul ile dinlendiği dosyada verilen kararın Özel Dairece onandığı, kesinleşen emsal dosyalarda saat 18:00’den sonraki çalışmaların karşılığı olan ücretin davalı işveren tarafından ödendiğinin kabul edildiği, buna göre direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
32. Hâl böyle olunca direnme kararının, yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenler ile bozulması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07.07.2020 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.