1. Hukuk Dairesi 2016/2544 E. , 2016/3454 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU KAYDINDA DÜZELTİM
Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu kaydında yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi istemine ilişkindir.
Davacı, malik olduğu 1992 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında “...” olarak, 1937 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında “...” olarak yazılan kimlik bilgilerinin, nüfus kaydına uygun şekilde “...” olarak düzeltilmesini istemiştir.
Mahkemece, 1937 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın reddine, 1992 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1992 parsel sayılı taşınmazın tapulamaca senetsizden, ... oğlu ...’nın 30 senedir zilyetliğinde iken 1958 yılında kızı ...’ya bağışladığından bahisle 03/12/1971yılında 1953 doğumlu, ... kızı ... adına tespit edildiği, tespitin itiraz edilmeksizin 25/02/1972 tarihinde kesinleştiği; dosyada 1937 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının bulunmadığı, kadastro tutanağının incelenmesinde ise taşınmazın senetsizden, ... kızı ...’ın 20 seneyi aşkın nizasız fasılasız malik sıfatı ile zilyetliğinde olduğu açıklaması ile 15/11/1971 tarihinde 1931 doğumlu “... kızı ...” adına tesbitin yapıldığı, itiraz edilmeksizin 25/02/1972 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Davacının nüfus aile kayıt tablosunun incelenmesinde, 01/01/1956 doğumlu olup, 23/06/1926 doğumlu ... isminde ablasının bulunduğu, 1937 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağında 20 senelik zilyetlikten bahsedilerek 1971 yılında “... kızı ...” adına tespit yapıldığı gözetildiğinde, bu parsele ilişkin davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.Davacının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
Davalının temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
Bu davalar, taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan 6100 sayılı HMK’nin 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.
Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını, tapu maliki ile mirasçıları açabilir. Bunun yanı sıra 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgileri ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu davaların, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak dava açan kişinin aktif dava ehliyeti vardır.
Tapu Müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılması gereken kayıt düzeltme davalarında, mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir.
1- Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması istenen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.
2- ... Müdürlüğünden, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak dava konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir.
3- Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.
4- İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir.
5- Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir.
Davanın niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.
Tapu Müdürlüğü yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden (ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden) sorumlu tutulmamalıdır.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece 1992 parsel sayılı taşınmaz yönünden yapılan araştırma ve incelemenin hükme elverişli ve yeterli olduğu söylenemez.
Şöyle ki özellikle; davacının 1956 doğumlu olup, 10/04/1974 tarihinde evlenmekle “...” soyismini aldığı, kadastro tesbitinin ise 1971 yılında “... kızı ...” adına yapıldığı, davacının 1926 doğumlu “...” isimli ablasının bulunduğu, ... Müdürlüğü’nden doğum tarihi de belirtilmek sureti ile “... kızı 1953 doğumlu ...” kaydının araştırıldığı, kadastro tutanaklarında doğum tarihlerinin hatalı yazılabileceği gözetilerek “... kızı ...” kaydının araştırılması gerektiği, öte yandan abla “...” ya da mirasçılarının taşınmaza ilişkin herhangi bir mülkiyet iddialarının bulunup bulunmadığının sorulmadığı, keşif yapılarak taşınmazı kimin hangi tarihten beri ne şekilde tasarruf ettiğinin araştırılmadığı, kadastro tesbit bilirkişileri sağ iseler dinlenmedikleri, kayıt maliki ile davacının aynı kişiler olup olmadığı hususunda zabıta araştırması yaptırılmadığı görülmektedir.
O hâlde; yukarıda değinilen ilkeler ve olgular çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak talebe konu taşınmazın maliki “... kızı ...” ın davacı “... kızı ...” olup olmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.