1. Hukuk Dairesi 2014/8878 E. , 2016/3443 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ECRİMİSİL
Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 22.03.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.
Davacı, kayden paydaşı olduğu 14534 parsel sayılı taşınmazda bulunan binanın çatı katını davalının 1997 yılı Ocak ayından bu yana haksız kullandığını, kullanım karşılığında hiçbir ücret de ödemediğini ileri sürerek 2004 yılından itibaren 25.000,00 TL ecrimisilin yasal faiziyle tahsili isteğiyle eldeki davayı açmış, yargılama sırasında ıslah ile, 33.490,00 TL ecrimisil talep ettiğini bildirmiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazda paydaş olduğunu, kat irtifakı ya da kat mülkiyeti kurulu olmayan taşınmazda 13 katlı iş hanı bulunduğunu, mimari projeye aykırı olarak yapılan binada kaçak katların olduğunu, aralarında yaptıkları anlaşmaya göre davacının payına karşılık taşınmazda kullandığı bir çok daire bulunduğunu, çekişmeli çatı katının ise bağımsız bölüm listesinin dışında olup, davacının bu kısımda bir hakkı olmadığını, ecrimisil isteme koşullarının bulunmadığını, zaman aşımının söz konusu olduğunu, davacının çekişmeli çatı katı yönünden ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/73 Esas, 2010/395 Karar sayılı kararı ile taleplerinin reddedildiğini, anılan kararın kesin hüküm oluşturduğunu, 1997 yılından itibaren bu bölümü yazıhane olarak kullandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazda çekişme konusu bölümün proje dışı ve kaçak olarak yapıldığı, taraflar arasında taksimin bulunmadığı, intifadan men koşulunun gerçekleştiği 24.09.2009 tarihinden itibaren dava tarihine kadar hesaplanan davacının payına isabet eden ecrimisilin hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 14534 parsel sayılı taşınmazda davacı, davalı ve dava dışı 9 kişinin daha paydaş oldukları, anılan taşınmazda 8 kattan ibaret binanın bulunduğu, anılan binada 8. kattaki çatı katlı dairenin taraflar arasında çekişmeye konu edildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, dava konu taşınmazda taraflar paydaştırlar. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil isteyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren ya da (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir.
Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz.
Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 günlü ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı kararı).
25.05.1938 tarihli ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay"ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda somut olaya bakıldığında, dava konusu 14534 parsel sayılı taşınmazın “arsa ve kargir ev, 259 m2.” olarak tapuda kayıtlı olduğu, anılan taşınmazın paylı mülkiyet üzere olup, davacının, davalının ve dava dışı kişilerin paydaş bulundukları, binada kat irtifakı ve kat mülkiyetinin kurulu olmadığı, mahkemece yapılan uygulama sonucu elde edilen bilirkişi raporu ile taşınmazda 8 katlı bina bulunduğu, binanın ... Dershanesi tarafından kiralandığı, zemin kat 1 nolu, 1. kat 4, 5, 6, 7 nolu, 3. kat 10 nolu, 5.kat 13 nolu, 7. kat 16 nolu dairelerin kirasını davacı ve davalının 1/2"şer oranda tahsil ettikleri, çekişmeli 8. kattaki dairenin ise çatı ile birlikte büro ve teras olarak davalının kullanımında bulunduğu görülmektedir.
Öte yandan, taraflar arasında görülen ... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 28.10.2010 tarihli, 2009/73 Esas, 2010/395 Karar sayılı kararından, davacı ... "ın satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ile payından fazla yer kullanma iddiasıyla bedel istekli dava açtığı, yargılama sırasında, mevcut binanın zemin, bodrum ile çatı katı(asma katı) için ecrimisil isteğinde bulunduğu, mahkemece, tarafların taşınmazda paydaş oldukları, aralarında yaptıkları sözleşmelerin kaçak kat bakımından davacı ... "a tescil talep etme hakkı vermeyeceği, davacının kullanım ve kiraya vermeye dair iddialarını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, kararın derecattan geçmek suretiyle kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği gibi, 6100 sayılı HMK"nin 303. maddesinde düzenlendiği üzere maddi anlamda kesin hükümden söz edilebilmesi; diğer bir anlatımla yeni açılan bir davaya karşı o davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olduğunun söylenebilmesi için, birinci dava ile ikinci davanın konusunun, taraflarının ve dava sebeplerinin aynı olması gerekir.
Somut olayda ise, yukarıda içeriği açıklanan ... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 28.10.2010 tarihli, 2009/73 Esas, 2010/395 Karar sayılı kararı ile sonuçlandırılan dosyada, davanın tarafları aynı olmakla birlikte ecrimisil istenen yerin eldeki davaya konu olan yer ile aynı olduğunu, başka bir deyişle dava konusunun aynı bulunduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Bu nedenle, ... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 28.10.2010 tarihli ve 2009/73 Esas 2010/395 Karar sayılı kararı bu dosya için kesin hüküm olarak kabul edilemez.
Diğer taraftan, mahkemece, yukarıda açıklanan ilke ve olgulara uygun olacak şekilde bir araştırma ve inceleme yapılmadığı gibi, dava konusu taşınmazda tüm paydaşların katılımı ile yapılan fiili taksim olup olmadığının tespit edilmediği sabittir. Ancak, dosya kapsamı ile davacı ve davalının anılan taşınmazı birlikte tasarruf ettikleri, başka bir deyişle davacının payına karşılık taşınmazda tasarrufu altında olan yerler bulunduğu, ayrıca, taraflar arasında yapılan sözleşmelerde çekişmeye konu edilen bölüm bakımından bir anlaşma da bulunmadığı açıktır.
Öyleyse, davacının payına karşılık dava konusu taşınmazda kullandığı yerler olduğuna göre davacı paydaş, diğer paydaştan ecrimisil isteyemez ve davanın reddi gerekir.
Hâl böyle olunca; ecrimisil isteme koşullarının gerçekleşmediği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere davacının payını da aşar şekilde ecrimisilin hüküm altına alınması isabetsizdir.
Davalının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 22.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.