Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/9119
Karar No: 2016/3437
Karar Tarihi: 22.03.2016

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2014/9119 Esas 2016/3437 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2014/9119 E.  ,  2016/3437 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

    Taraflar arasında görülen davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 22.03.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılardan ... ve vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilenler vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-

    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, şirket payının iptali ve tescil ile bedel isteklerine ilişkindir.
    Davacılar, mirasbırakan ..."ın mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 1302 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki 3 nolu bağımsız bölümü ölünceye kadar bakma koşuluyla oğulları davalılar ... ve ..."e 1/2"şer paylı olarak temlik ettiğini, murisin resmi ve gayri resmi olarak iki eşinin olduğunu, ekonomik durumu iyi olup bakım ihtiyacının bulunmadığını, davalılar tarafından bakılmadığını, yine murisin 1572 parsel sayılı taşınmazı oğullarının ortağı olduğu davalı ... "ne satış suretiyle devrettiğini, satış bedelinin düşük olup, devrin muvazaalı bulunduğunu, ayrıca murisin davalı ..." deki payını da oğlu davalı ..."e muvazaalı olarak devrettiğini, murisin ölümü ile bankadaki parasının davalı ... ve ... tarafından çekildiğini ve aynı davalı şahısların ..."ni işletmek suretiyle kar payı elde ettiklerini ileri sürerek tapu kayıtlarının ve şirket payının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, bankadan çekilen para ve şirket kârına karşılık 10.000,00 TL nin yasal faizi ile tahsiline karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmışlardır.
    Davalılar, dava konusu 1302 ada 4 sayılı parseldeki 3 nolu bağımsız bölümün bakım karşılığı devrinin yapıldığını, kanser hastası olan murisin bakım ve tedavisi ile kendilerinin ilgilendiklerini, akitten doğan bakım görevinin yerine getirildiğini, diğer davalı ..."nin beş ortağı olup, hayvancılık kredisi kullanılarak şirketin kurulduğunu, dava konusu 1572 sayılı taşınmazın parsel bedeli karşılığı satın alındığını, üzerine hayvancılık ile ilgili tesislerin kurulduğunu, satış bedelinin şirket tarafından murise ödendiğini, bu şirketle ve şirketin mal varlığı ile murisin ilgisi olmadığını, mal kaçırmanın söz konusu bulunmadığını, kendilerinin murisle birlikte çalıştıklarını, para çekmeye dair iddiaların asılsız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, çekişme konusu 1302 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 3 nolu bağımsız bölümünün ölünceye kadar bakma koşuluyla davalılar ... ve ..."ya temlik edildiği, akit tarihinde murisin kanser hastası ve yatalak durumda bulunduğu, eşi ve oğulları tarafından bakımının yapıldığı, bu temlikin ve 1572 parsel sayılı taşınmazın davalı şirkete devrinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun ispat edilemediği, bankadaki paranın çekilmesi ve şirketin zararda olduğundan kâr payına yönelik taleplerin reddi gerektiği, davalı ..." deki payını murisin oğlu davalı ..."e temlikinin ise muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; mirasbırakan ..."ın çekişme konusu 1302 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki 3 nolu bağımsız bölümü 11.01.2010 tarihli akitle ölünceye kadar bakıp beslemek kaydıyla 1/2"şer paylı olarak oğulları davalılar ... ve ..."ya; 1572 sayılı parseli ise 25.03.2010 tarihli akitle satış suretiyle davalı ..." ne temlik ettiği, anılan şirketin 13.04.2010 tarihinde 22.000,00 TL, 27.04.2010 tarihinde ise 37.100,00 TL parayı murisin banka hesabına tarla satış bedeli olarak yatırdığı, bu paranın 36.000,00 TL sini davalı ..."nın 28.04.2010 tarihinde bankadan çektiği anlaşılmaktadır.
    Öte yandan, murisin 1982 yılından itibaren giyim mağazası işlettiği, daha sonra ..."nin 18.03.2005 tarihinde muris ve oğlu davalı ... tarafından kurulduğu, 23.10.2009 tarihli hisse devir sözleşmesi ile murisin bu şirketteki 125 payını oğlu davalı ..."e satış suretiyle devrettiği, halen davalılar ... ve ..."nın anılan şirketin 1/2"şer paylı ortakları bulundukları görülmektedir.
    Diğer taraftan, ..."nin ise, 25.03.2010 tarihinde kurulduğu, anılan şirkette davalılar ... %20, ... %20 ile dava dışı murisin arkadaşı ..."in çocukları ... %35, ... % 15 ve murisin damadı ..."ın %10 pay sahibi oldukları sabittir.
    Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Öte yandan, 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, bizzat mirasbırakanın üzerinde tapuda kayıtlı olan taşınmazların miras bırakan ya da vekili (temsilcisi) tarafından aslında bağış olduğu halde satış biçiminde temlik edilmesi durumunda uygulama olanağı bulur.
    İçtihadı birleştirme kararları kapsamları ile sınırlı gerekçeleri ile yol gösterici ve sonuçları ile bağlayıcı kararlar olduğundan tapuda yapılan temlikler dışındaki işlemler yönünden belirtilen içtihadı birleştirme kararı uygulanamaz. Ancak, böyle hâllerde genel muvazaa hükümlerinin uygulanması gerekir. Gerçekten, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 19. maddesi hükmünde genel muvazaa düzenlenmiş olup, “…..tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır” hükmü getirilmiştir. Mirasçı sözleşmenin tarafı olmadığından sözleşmenin muvazaalı olarak yapıldığı iddiası her türlü delille kanıtlanabilir. Özellikle, resmi sicillere bağlı tutulan malların muvazaalı devrinde TBK"nın 19. maddesinin uygulanabileceği ve muvazaa iddiasının araştırılacağı yasal ve yargısal uygulama gereğidir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.05.2009 günlü ve 1999/4-286 esas, 1999/293 karar sayılı kararında da aynı görüş benimsenmiştir.
    Somut olayda ise, yukarıda açıklanan ilke ve olguları kapsar biçimde bir araştırma ve incelemenin yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
    Şöyle ki, murisin var olduğu bildirilen diğer taşınmazları bakımından bir inceleme ve değerlendirme yapılmamış, miktar ve durumları belirlenmemiş, murisin dava konusu taşınmazları ve şirket payını devrindeki gerçek iradesinin ne olduğu ortaya konulmamıştır.
    Ayrıca, murisin davalı ..."deki payını oğlu ..."e hisse devri sözleşmesi ile temliki işleminde 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca muris muvazaasına konu olamayacağı açık olmakla birlikte, ticaret sicilleri resmi nitelikte yazıldığından TBK"nın 19. maddesi uyarınca genel muvazaa kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku yoktur.
    Hâl böyle olunca; mahkemece, yukarıdaki açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, murisin diğer taşınmazları bakımından inceleme yapılarak miktar ve durumlarının belirlenmesi, yeniden taraf tanıklarının dinlenerek muris muvazaası iddiasına yönelik bilgilerinin saptanması, ayrıca, şirket payının devri iddiası bakımından ise Türk Borçlar Yasasının 19. maddesi uyarınca genel muvazaa kapsamında değerlendirilmesi, toplanan ve toplanacak deliller çerçevesinde anılan tüm temlikler bakımından murisin gerçek iradesinin ne olduğunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanması ile hasıl olacak sonuca göre davadaki istekler bakımından bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
    Tarafların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davacılar vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz edenlerden alınmasına, 22.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi