1. Hukuk Dairesi 2014/9049 E. , 2016/3436 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 22.03.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... ve vekili Avukat ... ile temyiz edilenler vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, inançlı işlem ve ikrah hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, sözleşmelerin feshi, tazminat, senedin iadesi isteklerine ilişkindir.
Davacılar, ..."nin ortağı olan oğulları ..."in ... ilinde büyük ölçekli yatırım yaptığını, zaman içinde nakit sıkıntısı içine düşünce davalı ... ile ortaklık ilişkisi içine girdiğini, alınan 300.000,00 TL paranın teminatı olarak kayden davacı ..."a ait 1126 (yeni 3161) ada 239 parsel sayılı taşınmazdaki 28 nolu bağımsız bölümü davalıya temlik ettiklerini, davalının daha sonra yapılan işten elde edilecek kârdan 300.000,00 TL para isteyerek, bu kar payının teminatı olarak da 300.000,00 TL lik senet verildiğini, 28.08.2008 tarihinde inanç sözleşmesinin yapıldığını, ancak ortak yapılan arsa organizasyonu işinden beklenilen kâr elde edilemediği gibi büyük zarar ettiklerini, davalının zarara ortak olması gerekirken senedi takibe koyma tehdidi ile 08.12.2009 ve 13.01.2010 tarihli protokollerin yapılmasını sağladığını, anılan bu protokoller ile tarafların zarar ettikleri kabul edilerek davalıya toplamda 700.000,00 TL ödenmesi karalaştırılarak 08.12.2009 tarihinde 250.000,00 TL"nin ödendiğini, ardından yapılan ödemeler ile davalıya toplamda 400.000,00 TL paranın ödenmesine rağmen davalının tapuyu ve senedi iade etmediğini ileri sürerek ikrah nedeniyle 08.12.2009 ve 13.01.2010 tarihli ek protokollerin geçersiz olduğunun tespit edilerek feshine, inançlı işlem ile devredilen tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tesciline, fazladan davalıya ödenen 100.000,00 TL nin tahsiline, adi ortaklığın zararı hesaplanarak 1/2"lik kısmın davalıdan tahsiline ve senedin iadesine karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmışlardır.
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, davacıların 28.08.2008 tarihli sözleşme gereği kendi edimlerini yerine getirmediklerin, iradeyi sakatlayan bir durumun olmadığını, diğer sözleşmeleri davacıların kendi serbest iradeleri ile imzaladıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın inançlı işlem gereği davalıya devredildiği, taraflar arasında adi ortaklık kurulduğu, ancak bu ortaklık gereği birlikte yapılan işin zararla sonuçlandığı, bu nedenle davalının ancak verdiğini geri isteyebileceği, olmayan kâr payının talep edilemeyeceği, sonradan yapılan 08.12.2009 ve 13.01.2010 tarihli protokollerin geçersiz olduğu, inanç sözleşmesine konu bedel ödenmekle tapu iptali ve tescil isteğinin kabulü gerektiği, bilirkişi raporu ile fazla ödendiği tespit edilen 57.071,23 TL"nin davalıdan tahsili ile davacı ..."e ödenmesine ve senedin de iadesine karar vermek gerektiği, sözleşmelerde zararla ilgili bir hüküm olmadığından davacıların zarar yönünden talepte bulunamayacakları gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacı ..." ile davalı arasında 28.08.2008 tarihli sözleşme yapıldığı, anılan sözleşmede, ... ilinde 18 parça taşınmazın kapladığı alanda imar uygulaması ile ifraz ve tevhit işlemi yapılarak oluşacak yeni imar parselinin yabancı sermayeli bir yatırım şirketine veya bir başkasına devir işleminin bundan sonraki kısmının davalının maddi katkısı ile yapılmasının, ilk etapta davalının 300.000,00 TL vermesi ve bu paranın teminatı olarak dava konusu 1126 (yeni 3161) ada 239 parsel sayılı taşınmazdaki 28 nolu bağımsız bölümün davalıya devredilmesi, iş tamamlanıp satış gerçekleşince davalının verdiği 300.000,00 TL paranın ve bir o kadar da kâr payının davalıya ödenmesi ve bunun içinde teminat olarak 300.000,00 TL senedin verilmesi, sermaye ve kâr tahsil edildiğinde ise tapu kaydının ve senedin sahibine iadesinin kararlaştırıldığı, davacı ..."ın çekişme konusu 1126 (yeni 3161) ada 239 parsel sayılı taşınmazdaki 28 nolu bağımsız bölümü 01.09.2008 tarihli akitle davalıya satış suretiyle temlik ettiği tanzim ve vade tarihi olmayan senetde, davacı şirketin davalı ..."a 300.000,00 TL ödeyeceğinin belirtildiği 08.12.2009 ve 13.01.2010 tarihli protokollerin ise davacı şirket adına davacı ... ile davalı arasında yapıldığı, anılan bu sözleşmelerde, ortak yapılan işin zararla sonuçlandığı belirtilerek , toplamda davalıya 400.000,00 TL paranın ödendiği, kalan borcun ödeme tarihlerine göre 250.000,00 ya da 300.000,00 TL olduğu, borç tamamen ödenirse dava konusu taşınmazın davacı ..."a iade edileceği ve bu sürede kira bedeli istenmeyeceği, 2010 yılı sonuna kadar ödeme yapılmazsa taşınmazın davalı üzerinde kalacağının kararlaştırıldığı kayden sabittir.
Toplanılan deliller ve dosya kapsamı ile, davacı ..."ın 28.08.2008 tarihli inanç sözleşmesinin teminatı olarak maliki olduğu çekişme konusu 1126 (yeni 3161) ada 239 parsel sayılı taşınmazdaki 28 nolu bağımsız bölümü davalıya temlik ettiği, anılan sözleşme uyarınca alınan 300.000,00 TL"nin üzerinde bir bedelin davacılar tarafından davalıya ödendiği, dolayısıyla inanç sözleşmesi gereği davacı tarafın kendi edimini yerine getirdiği belirlenmek suretiyle 28 nolu bağımsız bölüm bakımından yazılı şekilde tapu iptali ve tescile karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Davalının öteki temyiz itirazlarına gelince, hemen belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 620. maddesinde, “Âdi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir” şeklinde düzenlenmiş olup, Âdi ortaklık sözleşmesi; geçerlilik şekli olarak, herhangi bir şekle bağlı değildir. Ancak, ispat şekli bakımından yasal delillerle kanıtlanması gerekir. Ayrıca, Âdi ortaklık ilişkisinde; bir ortak tarafından açılan alacak talebi, ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemini de kapsar.
Somut olayda; taraflar arasında 28.08.2008 tarihinde bir adi ortaklık sözleşmesinin tanzim edildiğinde kuşku yoktur.
Öyleyse, davadaki diğer istekler bakımından taraflar arasındaki ihtilafın adi ortaklık sözleşmesi ve tasfiyesi hükümleri çerçevesinde değerlendirilerek TBK"nin 620. ve devamı maddelerine göre çözüme kavuşturulması gerektiği açıktır.
Ne varki davadaki diğer istekler bakımından yukarıda açıklandığı şekilde adi ortaklığın tasfiyesi hükümlerine göre yeterli bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan yazılı şekilde kabul kararı verilmesi doğru değildir.
Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve olgular ve TBK"nin adi ortaklığın tasfiyesi hükümlerine göre yeterli inceleme ve değerlendirme yapılması, toplanan ve toplanacak deliller doğrultusunda hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davalının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, 22.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.