8. Hukuk Dairesi 2013/15275 E. , 2014/9068 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Ayancık Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/02/2013
NUMARASI : 2010/306-2013/71
T.. Ü.. ve N.. Ü.. ile F.. C.. ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Ayancık Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 07.02.2013 gün ve 306/71 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde; 111 ada 9 sayılı parselin paylı mülkiyete tabi olduğunu, vekil edeninin bu taşınmaz üzerinde üç katlı bina yaptığını, binanın yapıldığı alanın 500 m2 büyüklüğünde bulunduğunu açıklayarak parselde vekil edeni tarafından yapılan binanın işgal ettiği 500 m2"lik yerin tapudan ayrılmasını ifrazen tapuya tesciline karar verilmesini istemiş, 29.06.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile davasını tamamen ıslah ederek binanın tapu kaydında gözükmediğini, bu nedenle 500 m2 üzerinde kurulu 3 katlı bina bakımından tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tescil, bu olmadığı takdirde binanın vekil edeni tarafından yapıldığını tapu kütüğünün beyanlar hanesine şerh düşülmesine, buda mümkün bulunmadığı takdirde ortaklığın giderilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı R.. Ü.. davayı kabul etmediğini, 2000 yılında anlaştıklarını ve taşınmazı taksim ettiklerini, açılan davanın anlaşmaya aykırı olduğunu ve delillerini bildirmesi için süre istediğini açıklamıştır. Dahili davalı F. Ü. aynı doğrultuda beyanda bulunmuştur.
Mahkemece, yargılamanın 07.02.2013 tarihli yargılama oturumunda; ortaklığın giderilmesi davasının eldeki davadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydının yapılmasına, tapu iptali ve tescil isteği ile tapu kütüğünün beyanlar hanesine şerh verilmesi yönündeki isteğin esastan reddine, karar verilmesi üzerine hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, dava konusu parsel üzerinde yapılan 3 katlı bina bakımından iptal ve tescil, olmadığı takdirde söz konusu binanın davacılar tarafından yapıldığının tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, tapu iptali ve tescil isteğinin reddine karar verilmesinde, usul ve kanuna aykırı bir yön bulunmamaktadır. Ortaklığın giderilmesi davasını ise bu dosyadan ayırmak suretiyle ayrı bir dava konusu yapıldığında bu konuda hüküm kurulmaması da doğrudur. Ancak, dosyadaki bilgi ve belgelere göre, kadastro tespitinden sonra yapılan 3 katlı binanın davacılara ait olduğunun tespiti ile tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesi yönündeki isteğin reddine karar verilmesi doğru değildir. Dava konusu 111 ada 9 sayılı parselin kadastro tespiti 31.08.2008 tarihinde yapılmış olup, kadastro tutanağı 24.02.1989 tarihinde kesinleşmiştir. Dosya arasında bulunan orijinal kadastro paftası üzerine işaret edilen ve tapu kütüğünde yer alan kargir iki katlı ev ile teknik bilirkişi S. D.’in düzenleyip dosyaya sunduğu 11.06.2012 tarihli kroki üzerinde yer alan ve dava konusu yapılan 3 katlı binanın eski ve tapu kütüğünde yer alan ev olmadığı anlaşılmaktadır. Dava konusu yapılan 3 katlı bina dosyadaki bilgi ve belgelere göre az önce yapılan saptamaya göre kadastro tespitinden sonra yapıldığı böylece 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/3. fıkrasında yer alan 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi bulunmadığı görülmektedir. TMK"nun 1009 ve devamı maddesinde hangi hususların tapu kütüğüne şerh verileceği ve 1012. maddesinde hangi konuların tapu kütüğünün beyanlar hanesine yazılacağı açıkça belirtilmiştir. Bu konudaki mahkemenin görüşü hiç şüphesiz doğrudur.
111 ada 9 sayılı parselin tapu kaydı üzerinde yapılan incelemede; tarafların miras bırakanı C. Ü. adına 8/16, çocukları Tahsin, Nail, Refik ve N.. Ü.. adlarına ise 2/16"şar payın bulunduğu ve paylı mülkiyete tabi bir taşınmaz olduğu, tapu kaydı ile sabittir. Paydaşlardan Tahsin ve N.. Ü.. dava konusu taşınmaz üzerinde 3 katlı bina yaptıkları ve bu binanın kendileri tarafından yapıldığının tespiti ile tapu kütüğünün beyanlar hanesine yazılması yönündeki istekleri gözetildiğinde böyle bir dava açmakta hukuki yararlarının bulunduğunun kabulü gerekir. Nitekim açtıkları ortaklığın giderilmesi davası tefrik edilmiş olup, ayrı bir esasa kaydı yapılarak yürütüldüğü dosyadaki bilgilerden anlaşılmaktadır. Hukuk Genel Kurulu"nun 07.05.1986 tarih ve 1985/1-281 Esas, 1986/490 Karar sayılı kararında; “… evin kendisine ait olduğu konusunda tapu kütüğüne şerh verilmesi mümkün değil ise de beyanlar hanesine yazılmasına karar verilmesi gerekir….” denilmektedir. 8. Hukuk Dairesi"nin uygulaması da bu yöndedir. (8. Hukuk Dairesi 26.06.2012 tarih ve 2012/6360 Esas, 2012/6512 Karar sayılı kararı, Yargıtay Kararlar Dergisi Aralık 2012 sayısında yayımlanmıştır.)
Kural olarak, Hukuk Genel Kurulu kararı ile Daire uygulaması gözönünde tutulduğunda isteğin incelenmesi gerekmektedir. Ne var ki, mahkemece verilen keşif ara kararı usule uygun bulunmamaktadır. Islah dilekçesi davalılara tebliğ edilmemiştir. Bu bakımdan mahkemece yapılacak iş yöntemine uygun bir biçimde hak ve borçları gösterecek şekilde keşif ara kararının verilmesi, yerel bilirkişi ve tanıklara HMK"nun 243 ve 244. maddeleri gereğince davetiye ile keşif yerine çağrılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşif yerinde dinlenilmeleri, davacılar tanıklarının dinlenilmesinden vazgeçmediği mahkemece de bir gerekçe gösterilmeksizin dinlenmeyen davacı tanıklarını ayrı şekilde çağrılıp dinlenilmesi, 3 katlı binanın kim ya da kimler tarafından yapıldığının yerel bilirkişi ve tanıklara sorular yöneltilmek suretiyle açıklığa kavuşturulması, dava genel mahkemelerde görülmekte olup, taraflarca hazırlama prensibi geçerli olduğundan ve mahkeme tarafların gösterdiği tanık ve delillere bağlı bulunduğundan resen tespit bilirkişilerinin dinlenilmesinin usule uygun olmadığının düşünülmesi, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde geri verilmesine 09.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.