10. Hukuk Dairesi 2017/2302 E. , 2017/7220 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti ve yaşlılık aylığı tahsisi istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde yargı yolu yanlışlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
16.11.1984-22.11.1984 tarihleri arasında 5434 sayılı Yasa kapsamında Milli Emlak Memuru olarak görev yaptığı ve 22.11.1984 tarihi itibari ile istifa ettiği anlaşılan davacının, anılan tarihler sonrasında 16.08.1989 tarihinden itibaren başlayan 506 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık süresi ile birlikte, tahsis yapılırken 2829 sayılı Yasa uygulaması sırasında, 5434 sayılı Yasa kapsamındaki bu çalışma sürelerinin de dikkate alınması ile 16.11.1984 tarihinin sigortalılık başlangıç sayılması suretiyle 14.07.2015 tarihli tahsis talebine istinaden yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitini istediği anlaşılmakta olup, mahkemece davanın usulden reddine karar verilmiş ise de, verilen karar, davacının yaşlılık aylığı tahsisine müstahak olup olmadığı hususunun irdelenmesi bakımından yanılgılı değerlendirmeye dayalıdır.
Mahkemelerin görevi ve yargı yolu "yasa" ile belirlenmiş olup, kamu düzenine ilişkin olduğundan yargılamanın her safhasında mahkemece resen nazara alınır.(HMK 1. Madde)
İş Mahkemeleri, 5521 sayılı Kanun ile kurulmuş istisnai nitelikte özel mahkemeler olup, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 106’ncı maddesi ile mülga 506 sayılı Kanunun 134’üncü maddesinde, bu Kanunun uygulamasından doğan uyuşmazlıkların, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görüleceği, 5510 sayılı Kanun’un 101’inci maddesinde de, aksine hüküm bulunmayan hallerde, 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği düzenlenmiştir. 5510 sayılı Kanun’un geçici 4’üncü maddesinde ise; “Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanuna göre; aylık, tazminat, harp malûllüğü zammı, diğer ödemeler ve yardımlar ile 08.02.2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ek ödeme verilmekte olanlara, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dâhil 5434 sayılı Kanunda kendileri için belirtilmiş olan şartları haiz oldukları müddetçe bunların ödenmesine devam olunur.
Ancak, 5 ilâ 10 yıl arasında fiili hizmet süresi olan iştirakçilerden dolayı dul ve yetim aylığı almakta olanların, aylık ve diğer ödemeleri, bu Kanunun 32 nci, 34 üncü ve 37 nci maddelerindeki şartları haiz oldukları müddetçe devam edilir... Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dâhil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır.” hükmü öngörülmüştür.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmeye göre; dava konusu uyuşmazlıkta davacının 5434 sayılı Yasa kapsamında geçen süreleri bakımından 16.11.1984 tarihinin sigortalılık başlangıç tarihi olarak sayılması ile 16.11.1984-22.11.1984 tarihleri arası geçen sürenin de tespiti talebine yönelik olarak öncelikle uyuşmazlığın idari yargı içerisinde çözümlenmesi için tefrik ve yargı yolu bakımından usulden redde karar verilmeli, sonrasında ise, bu uyuşmazlığın eldeki davada davacının tahsis talebi bakımından kesinleşmesi için ayrılan dosyanın sonucunun HMK’nun 166’ncı maddesi kapsamında bekletici mesele sayılması ile 506 sayılı Yasa kapsamında kalan 14.07.2015 tarihli tahsis istemi bakımından sonucuna göre bir karar verilmesi gerekli olup, davanın tümden idari yargı yolu içerisinde kaldığı düşüncesi ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 24.10.2017gününde oybirliğiyle karar verildi.