14. Hukuk Dairesi 2016/14533 E. , 2020/2496 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 17/04/2015 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 16/05/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve asli müdahil vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkından kaynaklanan tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin paydaşı olduğu 1140 ada 2 parsel sayılı taşınmazda davalı ...’in dava dışı önceki paydaş ...’tan 15.01.2015 tarihinde pay satın aldığını, müvekkilinin şufa hakkını engellemek amacıyla satış bedelinin yüksek gösterildiğini, önalım hakkı nedeniyle dava konusu taşınmazda davalı adına kayıtlı payın iptali ile müvekkili adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, bedelde muvaaza iddiasını kabul etmediğini belirterek fiili taksim savunmasında bulunmuştur.
Müdahale talep eden asli müdahil ..., paydaşı olduğu 1140 ada 2 parsel parsel sayılı taşınmazda davalı ...’in dava dışı önceki paydaş ...’tan 15.01.2015 tarihinde pay satın aldığını, önalım hakkı nedeniyle davalı adına kayıtlı payın iptali ile adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, taraflar arasında fiili taksimin bulunduğu kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ve asli müdahil vekili temyiz etmiştir.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve payın üçüncü kişiye satılması ile kullanılabilir hale gelir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nin 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz.
Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Önalım davalarında fiili taksime değer verilmesi için taksimin yazılı olarak yapılması ya da taşınmazın çok sayıda paydaşının bulunması halinde tüm paydaşları tarafından fiilen kullanılan bölümlerin olması gerekmez. Davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişilerin kullandığı ayrı ayrı bölümler var ise satıcı zamanında kullanıma karşı çıkmayan, o yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda pay satışı nedeni ile önalım hakkını kullanması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı kabul edilmektedir.
Önalım davasının davalısı önalım hakkına ilişkin taşınmazdaki payı satın almadan önce o taşınmazda paydaş ise bu paydaş hakkında önalım hakkı kullanılamaz. Zira TMK"nun 732.maddesiyle bir paydaşın payının üçüncü şahsa satması halinde önalım hakkının varlığı kabul edilmiştir. Paydaş üçüncü kişi sayılamayacağından paydaşın paydaş aleyhine önalım hakkını kullanması söz konusu olamaz. Dava hakkına ilişkin bu hususun davanın her aşamasında kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.
Yukarıda değinilen ilkeler gereğince somut olaya gelince; mahkemece her ne kadar mahallinde keşif yapılarak fiili taksim olgusunun mevcut olduğu yargısına varılmış ise de dava konusu edilen taşınmazda davacı ...’ın fiilen kullandığı bir yerin bulunmadığı anlaşıldığından, taşınmazın taraflar arasında fiilen taksim edildiğinden bahsedilemeyeceğinden, mahkemece davanın esası hakkında inceleme yapılarak bir hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekili ve asli müdahil vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.03.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi