10. Hukuk Dairesi Esas No: 2017/4495 Karar No: 2017/7172 Karar Tarihi: 24.10.2017
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2017/4495 Esas 2017/7172 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2017/4495 E. , 2017/7172 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Asıl ve birleşen dava itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. Mahkemece, uyulan bozma ilamı sonrası asıl ve birleşen dava hakkında ayrı ayrı kısmen kabul kararı verilmiştir. Hükmün davacı vekili ile davalılardan... A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalılardan ... A.Ş. vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bentler dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-5510 sayılı Kanunun 21’inci maddesinin dördüncü fıkrası, üçüncü kişinin sorumluluğunu düzenlemekte olup; buna göre, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilebilecektir. Üçüncü kişinin rücu alacağından sorumluluğu kusur sorumluluğu esasına dayanır. Bir başka ifadeyle; üçüncü kişi, ancak kusurlu bir hareketinin varlığı halinde rücu alacağından sorumludur. İş kazası, meslek hastalığı ve hastalığın üçüncü kişinin kusuru sonucunda meydana gelmesi halinde rücu edilecek miktar ise; sigortalı ya da hak sahiplerine yapılan ödemelerin tümünün, bağlanacak gelirlerin ise başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının, kusur karşılığından oluşmaktadır. Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla sebebiyet vermeleri halinde; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61 ve 62’nci (818 sayılı Mülga Borçlar Kanununun 50 ve 51) maddeleri uyarınca teselsül hükümlerine göre birlikte sorumlulukları söz konusu olacaktır. Bu halde, Türk Borçlar Kanunu’nun 62’inci maddesi uyarınca kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişinin diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkı baki kalmak koşuluyla, her bir sorumlu yönünden kusurlarına düşen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına hükmedilebilecektir. Mahkemece belirtilen açıklamalar ışığında, asıl ve birleşen davalar yönünden talep edilen miktarın %90 kusur oranı karşılığında, davalıların müştereken ve müteselsilen sorumluluklarına (tahsilde tekerrüre neden olmayacak şekilde) hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. 3-Davalıların, icra takibi ile talep edilen işlemiş faizden de toplam kusur karşılığında müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları belirgin olduğundan, aksi yönde karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.