Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2019/30
Karar No: 2020/506
Karar Tarihi: 01.07.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/30 Esas 2020/506 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2019/30 E.  ,  2020/506 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mah. sıfatıyla)


    1. Taraflar arasındaki “evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Akşehir 2. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesince verilen davanın kabulüne dair karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı erkek vekili dava dilekçesinde; davalının müvekkiline hakaret edip fiziksel şiddet uyguladığını, fiziksel şiddet sonucu müvekkilinde duyma kaybı oluştuğunu, sebepsiz yere ortak ikameti terk ettiğini, tartışma çıkardığını, onur kırıcı sözler söylediğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına ve 25.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde; davacının, müvekkilinin akrabalarının ve ailesinin ortak ikamete gelmesini istemediğini, hakaret ettiğini, fiziksel şiddet uyguladığını, müvekkilinin önceki eşinden olan kızını evden kovduğunu, ailesinin evlilik birliğine müdahale edip müvekkiline ve müvekkilinin ailesine hakaret ettiğini, ilgi göstermediğini, son zamanlarda yatak odasını ayırıp soğuk davrandığını, güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunu, ancak yaşanılanlara rağmen boşanmayı istemediğini savunarak davanın reddini, aksi hâlde müvekkili lehine aylık 2500,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 100.000,00TL maddi ve 100.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi Kararı:
    6. Akşehir 2. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 13.05.2015 tarihli ve 2014/107 E., 2015/166 K. sayılı kararı ile; davacının, davalının aile ve akrabalarının müşterek eve gelmesini istemediği, tarafların sürekli tartıştıkları, toplumda karşılıklı hakaret ettikleri, tartışma sırasında davacının davalıyı iteklediği, davalının önceki eşinden olan kızını kovduğu, en son davalının davacıya tartışma sonrasında tokat attığı, yaklaşık bir yıldır fiilen ayrı yaşadıkları, boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu oldukları ve evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı gerekçesiyle boşanmalarına, davalı lehine aylık 750,00TL tedbir-yoksulluk nafakasına, eşit kusurlu eş lehine tazminata hükmedilemeyeceğinden davacının manevi, davalının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesince 11.04.2017 tarihli ve 2015/25842 E., 2017/4155 K. sayılı kararı ile;
    ‘’… Hüküm taraflarca temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
    Mahkemece, davacı erkeğin cevaba cevap dilekçesinin davalı kadına tebliği için düzenlenen mazbatada tebliğ memurunun adı ve soyadı bulunmadığı için yapılan tebligat geçersizdir (HMK m. 136/1-2). Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır (HMK m. 137/1). Açıklanan sebeplerle dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlanmadan ön incelemeye geçilerek işin esası hakkında karar verilmesi hukuki dinlenilme hakkına (HMK m.27) aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir…’’
    gerekçesiyle hükmün bozulmasına, bozma sebebine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmiştir.
    Direnme Kararı:
    8. Akşehir 2. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 14.09.2017 tarihli ve 2017/207 E., 2017/278 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçeye yer verildikten sonra; davalının, davacının cevaba cevap dilekçesinin tebliğini müteakip ikinci cevap dilekçesi sunarak cevaba cevap dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğine, tebligatın usulsüz olduğuna dair bir itirazda bulunmadığı gibi 18.06.2014 tarihli ön inceleme duruşmasında da bu konuda bir itiraz ileri sürmediği, ön inceleme tutanağında cevaba cevap dilekçesinin davalı tarafa tebliğ edildiğinin bildirildiği, yargılamanın diğer safhalarında da bir itirazın ileri sürülmediği, davacının verdiği 03.06.2015 tarihli temyiz dilekçesinde bu yönde bir temyiz sebebinin ileri sürülmediği, bozma sonrası yapılan son celsede de taraf vekillerinin aynı sebeple davalının savunma hakkının kısıtlandığına, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğine dair bir beyanlarının olmadığı, usulsüz tebligatın, Tebligat Tüzüğü’nün 51. maddesine göre mutlak anlamda geçersiz olmadığı, muhatabın usulsüz tebligatı öğrenmesinin tebligatı geçerli hâle getirebileceği, açıklanan sebeplerle her ne kadar cevaba cevap dilekçesinin tebliği için düzenlenen mazbatada tebliğ memurunun adı ve soyadı yazılı olmasa da davalının bu tebligatı tebellüğ ettiği, cevaba cevap dilekçesine ve içeriğine muttali olduğu, delillerin toplandığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    9. Direnme kararı yasal süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, davacının cevaba cevap dilekçesinin davalıya tebliği için düzenlenen mazbatada tebliğ memurunun adı ve soyadı bulunmadığı için usulsüz olan tebligat sebebiyle dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlanmadan ön incelemeye geçilerek yargılamaya devam edilip hüküm verilmesinin davalının hukuki dinlenilme hakkına (HMK m.27) aykırı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    11. Öncelikle, uyuşmazlığa etkili olan hukuk ilkelerinin ve mevzuatın açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
    12. Boşanma sebebi olarak dayanılan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166/I-II. maddesi;
    “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
    Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir” hükmünü içermektedir.
    13. Dava, 06.03.2014 tarihinde açılmış olup, dava tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlüktedir. Bu Kanunun ‘’Dava dilekçesinin içeriği’’ başlıklı 119. maddesinde;
    ‘’ (1) Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
    a) Mahkemenin adı.
    b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri.
    c) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
    ç) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.
    d) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri.
    e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.
    f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.
    g) Dayanılan hukuki sebepler.
    ğ) Açık bir şekilde talep sonucu.
    h) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası.
    (2) Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır.’’ hükmü ile dava dilekçesinin kapsamı düzenlenmiştir. Anılan madde uyarınca davacının dava dilekçesinde, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini, her bir vakıanın hangi delille ispat edileceğini göstermesi gerektiği gibi davacı taleplerini de dava dilekçesinde belirtmelidir. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz (HMK m. 25).
    14. Belirtmek gerekir ki, davalı da, dava dilekçesinin tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde cevap dilekçesini sunmalı (HMK m.127/1), yine cevap dilekçesinde, savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini, her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini göstermeli ve taleplerini belirtmelidir (HMK m. 129).
    15. Dava ve cevap dilekçelerinin kapsamına ilişkin ilkelerin tamamlayıcısı niteliğinde olan HMK’nin 136/2. maddesi gereğince; davacının cevaba cevap, davalının da ikinci cevap dilekçesi hakkında, dava ve cevap dilekçelerine ilişkin hükümler, niteliğine aykırı düşmediği sürece kıyasen uygulanacaktır.
    16. Yine anılan Yasa’nın açık hükmü uyarınca; dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Ön incelemede; dava şartları ve ilk itirazlar incelenir, uyuşmazlık konularını belirlenir, delillerin sunulması ve toplanması için gereken işlemler yapılıp üzerinde serbestçe tasarruf edilen davalarda taraflar sulhe veya arabuluculuğa teşvik edilir ve bu hususlar tutanağa geçirilir. Bu inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez (HMK m. 137).
    17. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra, ön inceleme için duruşma günü tespit edilerek taraflara duruşma gününün bildirilmesi için çıkarılacak davetiyede, duruşma davetiyesine ve sonuçlarına ilişkin diğer hususlar yanında, duruşmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargılamaya devam etmek istemesi durumunda, gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği ve diğer tarafın, onun muvafakati olmadan iddia ve savunmasını genişletebileceği yahut değiştirebileceği de ayrıca ihtar edilir (HMK m. 139).
    18. Bu aşamada bir diğer istisnai hükmün açıklanması gereklidir. O da, “İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi” başlıklı 141. madde (HMK) hükmü olup, söz konusu madde;
    “(1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.
    (2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.” şeklindedir.
    19. Anılan maddenin gerekçesinde belirtildiği üzere; tarafların karşılıklı dilekçelerini verdikleri aşamada, herhangi bir sınırlamaya bağlı olmadan uyuşmazlığın genel çerçevesi içinde iddia ve savunmalarını değiştirebilecekleri kabul edilmiştir. Şüphesiz bu imkân, sadece cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi için söz konusudur. İkişer dilekçeden sonra, hangi ad altında olursa olsun verilecek dilekçeler, sınırlama ve yasak kapsamında kabul edilmelidir. Ön inceleme aşamasında, ancak karşı tarafın açık muvafakati (veya ön inceleme duruşmasına taraflardan birisinin mazeretsiz gelmemesi) durumunda iddia veya savunmaların genişletilmesi yahut değiştirilmesi kabul edilmiştir.
    20. Yasal düzenlemelere göre, yargılamanın ilk kesiti olan dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesi aşamasında iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı söz konusu değildir. Tarafların cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi ile iddia ve savunmalarını serbestçe genişletmesi yahut değiştirmesi mümkündür. İddia ve savunmayı genişletme veya değiştirme yasağı ikinci cevap dilekçesinin verilmesi ile başlar. Ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia ve savunma genişletilebilir ya da değiştirilebilir. Tahkikat, ön incelemede saptanan çekişmeli hususlar üzerinden yürütüleceğine (HMK m. 140/3) göre, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunmanın genişletilmesi yahut değiştirilmesi yasaktır. Bu yasağın kapsamına, dava sebebi olarak dayanılan vakıalar ve talep sonucu da dâhildir.
    21. Bu bağlamda aynı Yasa’nın (HMK) “Hukuki dinlenilme hakkı” başlıklı 27. maddesinde yer alan;
    " (1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
    (2) Bu hak;
    a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
    b) Açıklama ve ispat hakkını,
    c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini,
    içerir." düzenleme uyarınca taraflar, uyuşmazlıkla ilgili açıklamada bulunma, iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahip olup bu haktan eşit şekilde yararlanırlar.
    22. Öte yandan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği’nin 52. maddesinde; tebligat işlemlerinin 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu kanun uyarınca çıkarılacak yönetmeliklere göre yapılacağı öngörülmüştür.
    23. Gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak kanun ve yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir.
    24. Tebligat Kanunu"nun ‘’Tebliğ mazbatası’’ başlıklı 23.maddesi;
    ‘’Tebliğ bir mazbata ile tevsik edilir. Bu mazbatanın:
    1. Tebliği çıkaran merciin adını,
    2. Tebliği isteyen tarafın adını, soyadını ve adresini,
    3. Tebliğ olunacak şahsın adını, soyadını ve adresini,
    4. Tebliğin mevzuunu,
    5. Tebliğin kime yapıldığını ve tebliğ muhatabından başkasına yapılmış ise o kimsenin adını, soyadını, adresini ve 22 nci madde gereğince tebellüğe ehil olduğunu
    6. Tebliğin nerede ve ne zaman yapıldığını,
    7. 21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebi,
    8. (Ek: 11/1/2011-6099/6 md.) Tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydı,
    9. (Değişik: 19/3/2003-4829/7 md.) Tebliğ evrakı kime verilmiş ise onun imzası ile tebliğ memurunun adı, soyadı ve imzasını,
    İhtiva etmesi lazımdır.’’ şeklinde olup bu madde gereğince tebliğ mazbatasında tebliğ evrakı kime verilmiş ise onun imzası ile tebliğ memurunun adı, soyadı ve imzası aynı maddede yer alan diğer unsurlar gibi bulunması gerekli zorunlu unsurlardan olup mazbatanın bu bilgileri ihtiva etmesi lazımdır (YHGK, 08.10.2008 tarih, 2008/12-536 E. , 2008/574 K. ve 04.12.2015 tarih, 2014/12-402 E. ve 2015/2805 K.). Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in ‘’Tebliğ mazbatasında bulunması gereken bilgiler ve tanzimi’’ başlıklı 35. maddesinde de tebliğ mazbatasının kapsamı ve mazbatanın nasıl düzenleneceği ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu bilgileri kapsamayan tebligat, Kanun’a uygun düzenlenmediği için usulsüz olacaktır.
    25. Ancak Tebligat Kanunu’nun “usulüne aykırı tebliğin hükmü” başlıklı 32. maddesinde yer alan;
    “Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır.
    Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.” hükmü uyarınca tebliğ işleminin usulüne aykırı olarak yapılmış olması hâlinde bu durumun düzeltilmesi için başvuru hakkı da yine tebliğ yapılan muhataba aittir. Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 53. maddesinde de yer aldığı üzere tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Usulsüz tebligatın muhatabın öğrenmesiyle geçerli hâle gelebilmesi için tebligatın yasal muhatap adına çıkarılması, ancak tebliğ işleminin kanun ve yönetmelikte ön görülen şekilde yapılmaması gerekmektedir (Muşul, T.; Tebligat Hukuku, Ankara 2018, s. 562).
    26. Yasal düzenlemeler karşısında somut olaya gelindiğinde; evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı olarak açılan davada davacının cevaba cevap dilekçesinin davalıya tebliği için düzenlenen mazbatada tebliğ memurunun adı ve soyadı bulunmadığı için yapılan tebligatın usulsüz olduğu, ancak davalı vekilinin ikinci cevap dilekçesi sunarak cevaba cevap dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğine, tebligatın usulsüz olduğuna dair bir itirazda bulunmadığı, ön inceleme tutanağında da cevaba cevap dilekçesinin davalı tarafa tebliğ edildiğinin belirtildiği, gerek ön inceleme gerekse diğer duruşmalarda bu konuda bir itiraz ileri sürülmediği gibi 14.09.2017 tarihli karar duruşmasında davalı vekilinin usulsüz tebligat nedeniyle savunma haklarının kısıtlanmadığı, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesi aşaması tamamlanarak delillerin toplandığı, esasa dair itirazlarının bulunduğu yönündeki beyanıyla usulüne aykırı tebliğe rağmen tebliğe muttali olduklarını açıklamıştır. Bu nedenlerle her ne kadar cevaba cevap dilekçesinin davalı vekiline tebliği için düzenlenen tebligat usulsüz ise de muhatap tebliğe muttali olup hukuki dinlenilme hakkı da ihlal edilmediğinden direnme kararı yerindedir.
    27. O hâlde, yukarıda açıklanan ilkeler ve gerekçelerle direnme kararı usul ve yasaya uygun olup onanması gerekmektedir.
    28. Ne var ki, bozma nedenine göre taraf vekillerinin sair hususlara ilişkin temyiz itirazlarının incelenmediği anlaşılmakla bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekmiştir.


    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Direnme uygun olup taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA GÖNDERİLMESİNE,
    Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle Hukuk Genel Kurulu kararının mahkemesince taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise doğrudan 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 01.07.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi