20. Hukuk Dairesi 2015/9960 E. , 2016/10870 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
2007 yılında yapılan arazi kadastro çalışmaları sırasında ... köyünde bulunan 104 ada 86 parsel sayılı taşınmaz, 55103 m2 yüzölçümü ve ham toprak vasfı ile Hazine adına tespit edilmiştir.
Davacı askı ilân süresi içinde açtığı dava ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak taşınmazın adına tescilini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu; davacının davasının reddine dava konusu 104 ada 86 parsel sayılı taşınmazın orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu belirlendiğine, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yolu ile edinilmesinin mümkün olmadığı saptandığına göre, temyiz edenin sıfatı da dikkate alınarak yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine 17/11/2016 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Kadastro sırasında davaya konu ... köyü 104 ada 86 parsel sayılı taşınmaz ham toprak vasfı ile Hazine adına tespit edilmiştir.
Davacılar askı ilân süresi içinde kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tespitin iptali ile taşınmazın adlarına tescilini talep ve dava etmişlerdir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davacıların davasının reddine, dava konusu taşınmazın orman vasfı ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun "Yargılamaya Hakim olan İlkeler" başlıklı ikinci bölümünde yer alan ve tasarruf ilkesini düzenleyen 24. maddesinin (1) nolu bendinde “Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz”, taraflarca getirilme ilkesini düzenleyen 25. maddesinin (1) nolu bendinde “Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz”, taleple bağlılık ilkesini düzenleyen 26. maddesinin (1) nolu bendinde “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir” (2) nolu bendinde de “Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır” denilmektedir. Kamu düzenine ilişkin bu hükümlerin 3402 sayılı Kadastro Kanununun 30/2. fıkrasında belirtilen ve re"sen araştırma ilkesinin uygulanması gereken üç hal dışında kadastro davalarında da uygulanması ve re"sen gözetilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince, davaya konu taşınmaz kadastro sırasında ham toprak vasfı ile davalı Hazine adına tespit edilmiş, davacılar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak açtıkları bu dava ile tespitin iptali ile taşınmazın adlarına tescilini talep etmişlerdir. Davalı hazinenin taşınmazın orman olduğu iddiası ile vasfa yönelik olarak açtığı bir dava veya davaya müdahalesi söz konusu değildir. Tutanağın malik hanesinin açık bırakılmadığı, somut olayda 3402 sayılı Kadastro Kanununun 30/2. maddesinin uygulanamayacağı gözetildiğinde mahkemece davacıların davasının reddine, taşınmazın tespit gibi ham toprak vasfı ile davalı Hazine adına tesciline karar vermekle yetinilmesi gerekirken kamu düzenine ilişkin HMK 24. maddesine aykırı olarak taşınmazın vasfının değiştirilmesi ve orman olarak tesciline karar verilmesi usûl ve kanuna aykırı olduğundan kararın bu gerekçe ile bozulması veya düzeltilerek onanması gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.