Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/7758
Karar No: 2016/3104
Karar Tarihi: 15.03.2016

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2014/7758 Esas 2016/3104 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2014/7758 E.  ,  2016/3104 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, ALACAK,
    İPOTEĞİN TERKİNİ, MADDİ-MANEVİ TAZMİNAT

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, alacak ve manevi tazminat davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptali ve tescil ve ipoteğin terkini isteklerinin reddine, maddi ve manevi tazminat isteklerinin ise kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.03.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ..., ihbar olunan ... vekili Avukat gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekil ve asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-

    Dava, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, ipoteğin terkini, maddi ve manevi tazminat isteklerine ilişkindir.
    Davacı, kayden maliki olduğu 163 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölümün oğlu davalı ... tarafından vekâlet görevi kötüye kullanılmak suretiyle diğer davalı ..."e satış suretiyle temlik edildiğini, satıştan haberi olmadığı gibi kendisine satış bedelinin ödenmediğini, sonradan davalılar arasında para alışverişi olduğunu, borsada işlem yapıp para kaybettiklerini ve taşınmazın vekâleten satışından sonra üzerine ... lehine ipotek konulduğunu öğrendiğini, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline, üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına, olmadığı taktirde 65.000,00 TL bedelin ve 10.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ıslah ile, 127.695,00 TL maddi tazminat istediğini bildirmiştir.
    Davalı ..., davayı kabul etmiş, davalı ..."e ait evin icrada satılmasını önlemek için kredi alıp borcu ödesin diye dava konusu taşınmazın devrini yaptığını, bankadan kendisine ödenen parayı alıp elden davalı ..."e verdiğini, hile ve kötü niyetle temlikin sağlandığını beyan etmiştir.
    Davalı ..., ortak bir arkadaşları vasıtasıyla davalı ... ile tanıştığını, kendisine babasına ait evi vekâleten satmak istediğini söyleyince evlilik hazırlığında olup eve ihtiyacı bulunduğu için dava konusu taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını, önce davacının konut kredi borcunun kalan kısmını ...na ödediğini, ardından ...ndan konut kredisi aldığını, kredi tutarının vekilin hesabına yatırıldığını, kredi taksitlerini ödemeye devam ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davanın inanç sözleşmesine dayalı olduğu, geçerli vekâlete istinaden çekişme konusu taşınmazın satışının yapıldığı, davacının inanç iddiasını ispatlayacak bir belge ibraz etmediği, davacının yemin deliline dayanmadığı, vekil davalı ..."ın aldığı satış bedelini müvekkiline ödemediği, satış bedeli olan 65.000,00 TL nin ve tarafların sosyal ve ekonomik durumuna göre 4.000,00 TL manevi tazminatın tahsili gerektiği gerekçesiyle iptal ve tescil isteği ile ipoteğin terkini taleplerinin reddine, davalı ... aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının 13.10.2011 tarihinde düzenlenen vekâletname ile oğlu davalı ..."ı satış yetkisi de içerir biçimde vekil tayin ettiği, vekil davalı ..."ın dava konusu 163 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölümü 21.10.2011 tarihli akitle satış suretiyle diğer davalı ..."a temlik ettiği, aynı gün taşınmazın tapu kaydına ... lehine ipotek tesis edildiği, temlikin yapıldığı 21.10.2011 tarihinde davalı ..."ın 100.000,00 TL konut kredisi kullandığı ve 97.000,00 TL parayı vekil davalı ..."ın banka hesabına havale ettiği, yine 26.10.2011 tarihinde 10.000,00 TL, 31.10.2011"de 70.000,00 TL para havalesinin vekil ..."ın banka hesabına yapıldığı, vekilin 07.12.2011 tarihinde hesabından 63.812,48 TL parayı çektiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekâlet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    6098 s. Türk Borçlar Kanunu"nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. (818 s. Borçlar Kanunu"nun (BK) 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
    Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
    Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK"nin 504/1). Sözleşmede vekâletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekâlet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekâlet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Dosya kapsamından ve özellikle dava dilekçesi içeriğinden eldeki davada vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı, ne varki, mahkemece, bu doğrultuda ve yukarıda açıklanan ilke ve olguları kapsar şekilde gerekli araştırma ve inceleme yapılmadan hatalı niteleme ile sonuca gidildiği açıktır.
    Hemen belirtmek gerekir ki, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı davaların yukarıda açıklandığı şekilde her türlü delille ispatının mümkün olduğunda kuşku bulunmadığı gibi vekâletnamede satış yetkisinin olması vekilin sadakat ve özen borcuna aykırı hareket edebileceği anlamına da gelmeyeceği sabittir.
    Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, iddia ve savunma doğrultusunda tüm delillerin toplanması, tanıklar yeniden dinlenilmek suretiyle vekâlet görevinin kötüye kullanılması iddiası ve yukarıdaki ilkeler doğrultusunda beyanlarının alınması, davaya konu satış nedeniyle davacının zararının söz konusu olup olmadığının, başka bir deyişle vekilin sadakat ve özen borcuna riayet edip etmediğinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek ve hukuki nitelemede yangılgıya düşülerek, yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
    Kabule göre de, davacının yargılama sırasında usûlüne uygun verdiği ıslah dilekçesi ile, terditli talebi olan bedel isteğini artırdığı gözetilmeden dava dilekçesinde belirtilen değer üzerinden bedelin hüküm altına alınmış olması da doğru değildir.
    Ayrıca, davacı, davaya konu taşınmaza ilişkin olarak davalıların yapmış olduğu eylem ve işlemler nedeniyle uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuş, mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yasal ve yargısal uygulamalar gereğince, kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimsenin manevi tazminat ödetilmesini isteyebileceği, vekâlet görevinin kötüye kullanılması iddiasında, davacının kişilik haklarına saldırı olarak nitelendirilemeyeceği gözetilmeden manevi tazminata hükmedilmiş olması doğru değilse de anılan bu husus davalının temyizi olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
    Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 15.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi