Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/8020
Karar No: 2016/3103
Karar Tarihi: 15.03.2016

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2014/8020 Esas 2016/3103 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2014/8020 E.  ,  2016/3103 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL VEYA BEDEL İSTEĞİ

    Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil ve bedel isteği davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.03.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... ile temyiz edilenler vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-

    Dava, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde bedel isteğine ilişkindir.
    Davacı, kayden maliki olduğu 288 ada 6 parsel sayılı taşınmazın ablası davalı ... tarafından vekâlet görevi kötüye kullanılmak suretiyle vekilin oğlu diğer davalıya satış suretiyle temlik edildiğini, satıştan haberi olmadığı gibi kendisine bir bedel de ödenmediğini, davalıların el ve iş birliği içinde hareket ettiklerini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı taktirde taşınmazın gerçek bedelinin satış tarihinden itibaren faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar, davacının İngiltere"deki birikimleriyle ortak iş yapmayı teklif ettiğini, arsa alınıp, üzerinde bina yapılması, dairelerin satılarak kâr elde edilmesinin amaçlandığını, bu iş için şirket kurulduğunu, davacının sermayesi ile binanın tamamlandığını, davacıya bedelsiz iki dairenin devrinin yapıldığını ve aynı gün davalı ..."ye vekâlet verildiğini, davacının elde edilen kâr bakımından tereddüdü olunca bir takım para alışverişi yapıldığını, dava konusu taşınmazın bedelsiz olarak davacıya devredilen daireler karşılığı olarak davalı ..."a aktarıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, davalıların yapımını üstlendiği inşaat için davacının parasal katkı sağladığı, ortak olunan iş ve şirketin tasfiyesi için iki vekil tayin edildiği dairenin davacıya verildiği ve üçüncü kişiye satış yapılması bakımından davacı ..."nin, davacıya bir miktar para verilse de henüz ortaklığın tasfiye edilmediği, kesin borç ve alacağın tasfiye sonunda belirlenebileceği, dava konusu taşınmazın esasen davacıya ait olmayıp satışın davacının bilgisi dahilinde yapıldığı, ortaklığın tasfiyesi devam etmekte olup tapu kaydının iptalinin bu aşamada istenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacının 19.07.2012 tarihinde düzenlenen vekâletname ile kardeşi davalı ..."ye taşınmazlarının satışı bakımından vekâlet verdiği, vekil davalı ..."nin, dava konusu 288 parsel sayılı taşınmazdaki 6 nolu bağımsız bölümü 21.11.2012 tarihli akitle satış suretiyle oğlu davalı ..."a temlik ettiği, bunun üzerine davacının 26.11.2012 tarihinde davalı ..."yi vekâletten azlettiği kayden sabittir.
    Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekâlet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekâlet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    6098 s. Türk Borçlar Kanunu"nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. (818 s. Borçlar Kanunu"nun (BK) 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
    Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
    Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK"nin 504/1). Sözleşmede vekâletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekâlet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekâlet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Dosya kapsamından ve özelikle dava dilekçesi içeriğinden eldeki davada vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı, ne varki, mahkemece, bu doğrultuda ve yukarıda açıklanan ilke ve olguları kapsar şekilde gerekli araştırma ve inceleme yapılmadan hatalı niteleme ile sonuca gidildiği, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı davaların yukarıda açıklandığı şekilde her türlü delille ispatının mümkün olduğu açıktır.
    Ne var ki, mahkemece mahallinde keşif yapılmadan, taşınmazın satış tarihi gerçek değeri belirlenmeden, başka bir deyişle zararlandırma olgusu araştırılmadan, iddia ve savunma doğrultusunda tüm deliller toplanmadan sonuca gidilmiştir.
    Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, mahallinde uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılarak dava konusu taşınmazın satış tarihindeki gerçek değerinin tespit edilmesi, tanıkların yeniden dinlenmesi davaya konu satış nedeniyle davacının zararının söz konusu olup olmadığının, başka bir deyişle vekilin sadakat ve özen borcuna riayet edip etmediğinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
    Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, 15.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi