1. Hukuk Dairesi 2014/7526 E. , 2016/3101 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda; yerel mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 15.03.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... ile temyiz edilenler vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacılar, mirasbırakan ..." in mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 662 parsel sayılı taşınmazdaki 1 nolu bağımsız bölümün ½ payını arkadaşı davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, murisin satış ihtiyacı olmadığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, olmadığı taktirde tenkise karar verilmesi isteğiyle eldeki dava açmışlardır.
Davalı, dava konusu taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını, satış bedelini banka havalesi yapmak suretiyle ödediğini, muvazaanın söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmaz payının davalıya temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, tripleks meskende iki ayrı kişinin yaşamasının hayatın olağan akışına aykırı bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; mirasbırakan ..."in çekişme konusu 662 parsel sayılı taşınmazdaki 1 nolu bağımsız bölümün ½ payını 100.000, 00 YTL bedelle eşinin yakın arkadaşı olan davalıya satış suretiyle temlik ettiği, aynı gün davalının murisin banka hesabına 45.000,00 Euro para havalesi yaptığı, murisin de o gün içinde parayı bankadan çektiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun 706., Türk Borçlar Kanunu"nun 237. (Borçlar Kanunu"nun 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, 1942 doğumlu olan murisin, eşi ... ile 1969 yılından beri evli oldukları, çocuklarının bulunmadığı, davacıların murisin kardeşleri davalının ise murisin ve eşinin yakın arkadaşı oldukları, davalının çekişme konusu taşınmaz payının satış bedeline karşılık olmak üzere devrin yapıldığı gün 45.000,00 Euro parayı murisin banka hesabına yatırdığı açıktır.
Öte yandan, aynı davacıların aynı hukuksal nedene dayalı olarak davalılar ... ve arkadaşları aleyhine açtıkları dava sonucunda ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.04.2013 tarih, 2010/113 esas, 2013/162 karar sayılı kararı ile muris ..."in 531 ada 312 parsel sayılı taşınmazdaki 6 nolu bağımsız bölümü baldızı davalı ..."e satış suretiyle temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen kararın Dairece; “davalı ..."ye yapılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı, davalı ... hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle” bozulduğu, karar düzeltme isteğinin de reddedildiği görülmektedir.
Dosya kapsamı, dinlenen tanık beyanları ve yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda; murisin kardeşi davacı ... ile birlikte ortak iş yaptıkları, ortak şirketin borçlarından dolayı davacı ... ile aralarının bozulduğu, bu nedenle ortaklığa son verildiği, mirasbırakanın, davacı kardeşleriyle aralarında hukuk ve ceza davalarının görüldüğü, bu süreçte murisin mal varlığını satış suretiyle elden çıkardığı, daha sonra hastalandığı, dava konusu taşınmaz payının davalıya temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı sonucuna varılmaktadır. Diğer taraftan, bedeller arasındaki farkın tek başına muvazaanın kanıtı olamayacağı da kuşkusuzdur.
Hâl böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Kabule göre de, çekişme konusu bağımsız bölümün ½ payı devredildiğine göre davacıların miras payları gözetilerek 1/8"er payın iptal ve tescili yerine fazla pay üzerinden iptal ve tescile karar verilmesi de doğru değildir.
Davalının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi aracılığıyla) 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, 15.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.