Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2018/400
Karar No: 2020/502
Karar Tarihi: 01.07.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/400 Esas 2020/502 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2018/400 E.  ,  2020/502 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğundan reddine dair verilen 04.05.2016 tarihli ve 2016/220 E., 2016/211 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 11.10.2016 tarihli ve 2016/18727 E., 2016/17968 K. sayılı kararıyla bozulmuş, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca yapılan inceleme sonunda gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı 03.05.2016 tarihli dava dilekçesiyle; davalı ...’ın vekili sıfatıyla diğer davalı işveren şirket aleyhine iş sözleşmesinin işçi tarafından haklı sebeplerle feshinden doğan alacaklarının (kıdem tazminatı, ücret ve yıllık izin alacağı olmak üzere toplam 4.446,44TL) tahsili yönünde takip başlattığını, takibe itiraz üzerine itirazın iptali davası açtığını ancak sonrasında 02.03.2016 tarihinde haksız şekilde azledildiğini, davalıların haricen sulh olduklarını bu suretle anladığını, avukatlık sözleşmesinden doğan tüm edimlerini ifa etmesine rağmen haksız azledilmesi nedeniyle doğan vekâlet ücretinden davalıların sorumlu olduğunu, ücret alacağının tahsili yönünde başlatılan takibe de haksız şekilde itiraz edildiğini ileri sürerek (fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup dava değerini 1.511,78TL olarak göstermek suretiyle) itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkeme Kararı:
    5. Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.05.2016 tarihli, 2016/220 E., 2016/211 K. sayılı kararı ile; dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun gereğince davacı ile davalı ... arasında tüketici işlemi olarak kabul edilen bir vekâlet sözleşmesi ilişkisinin bulunduğu, diğer davalının tüketici sıfatı bulunmamakta ise de genel mahkeme ile özel mahkemenin görevli olduğu davaların birlikte görülmesi gereken hâllerde davanın özel mahkemede çözümleneceği, bu durumda uyuşmazlıkta tüketici mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle göreve ilişkin dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    6. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içerisinde davacı tarafça temyiz isteminde bulunulmuştur.
    7. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 11.10.2016 tarihli, 2016/18727 E., 2016/17968 K. sayılı kararıyla “Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Eldeki davada, davacı, davalı avukatın kendi adına icra dosyasından tahsil ettiği paranın kendisine ödenmediğini iddia ederek bu paranın tahsili için eldeki davayı açmıştır. Davacı işçilik alacağının tahsili için davalı avukata vekalet vermiş olup, işin özü itibariyle mesleki faaliyet kapsamında olduğundan, 6502 sayılı yasada tanımlanan tüketici sıfatını taşımamaktadır. Vekâlet sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların 6502 sayılı yasa kapsamında olması için mutlak surette taraflardan en az birisinin tüketici vasfını taşıması gerekir. Somut uyuşmazlıkta davacı işçi, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun"da tanımı yapılan tüketici kapsamında olmadığından, taraflar arasındaki ilişkinin 6502 sayılı yasa kapsamı dışında kaldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamı dışında kaldığına göre davaya bakma hususunda genel mahkemeler görevlidir. Eldeki davada Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında bulunmadığından mahkemenin işin esasına girerek hâsıl olacak sonuca uygun karar vermesi gerekir. Mahkemenin değinilen bu yönü göz ardı ederek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    8. Mahkemece 28.09.2017 tarihli, 2016/447 E., 2017/267 K. sayılı kararıyla önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    9. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    10. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı avukatın, işçilik alacaklarının tahsili yönünde dava ve işlerini yürüttüğü davalı müvekkilinin kendisini haksız şekilde azlettiği iddiasıyla başlattığı vekâlet ücretinin tahsili yönündeki takibe vaki itirazın iptali davasında tüketici mahkemelerinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

    III. ÖN SORUN
    11. Uyuşmazlığın incelenmesine geçilmeden önce direnme kararının miktar yönünden temyiz incelemesine tabi tutulmasının mümkün olup olmadığı ön sorun olarak tartışılmıştır.

    IV. GEREKÇE
    12. 1 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş, anılan Kanun’un 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
    13. Bu bağlamda 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi;
    (1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
    (2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. (Ek cümle: 1/7/2016-6723/34 md.) Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.
    (3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
    14. Yukarıdaki madde metninden, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilmiş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça anlaşılmaktadır.
    15. Bilindiği üzere, 21.07.2004 tarihli ve 25529 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL; yine yürürlük tarihinden sonra Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunca temyiz incelemesi sonucunda verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilebilmesi için 440/III-1. maddesinde aranan parasal sınırı da altı milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar arttırılmıştır.
    16. Direnme kararının verildiği 28.09.2017 tarihinde bu miktar 2.270TL’dir.
    17. 16.07.1981 tarihli ve 2494 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
    18. Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, yerel mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
    19. Yeri gelmişken eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar vardır.
    20. Davacı vekili eldeki dava ile dava değerini 1.511,78TL göstererek aynı miktar üzerinden başlattığı takibe vaki itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir. Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu belirtilmiş ise de itirazın iptali davalarında davaya konu edilen icra takibinde istenilen alacak tutarı ile bağlı olan mahkemece dava reddedilmiş olup direnmeye konu bu miktar kararın verildiği tarih itibariyle temyiz kesinlik sınırının altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesi, miktar itibariyle mümkün değildir.
    21. Hâl böyle olunca, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi gerekir.

    V. SONUÇ
    Açıklanan nedenlerle;
    Davacı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 01.07.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi