1. Hukuk Dairesi 2016/2020 E. , 2016/3062 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ,ECRİMİSİL
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi,ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 24.03.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalılar ... vd. Vekili Avukat, davalı ... vekili Avukat gelmediler, yokluklarında, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemlerine ilişkindir.
Davacı, 5 ada 10 parsel sayılı taşınmaz üzerine yüklenici tarafından kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca bina yapıldığını, sözleşmede bodrum katın yükleniciye ait olacağının kararlaştırıldığını, kendisinin de bodrum kattaki çekişmeli daireyi 02/05/2011 tarihinde satın aldığını, ancak davalıların bu daireye ikamet etmek suretiyle müdahalede bulunduklarını, davalı ..."in aldığı bölümün bodrum kattaki daire olmayıp yıkılan dairelerden biri olduğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.
Davalı ..., yüklenicinin imara aykırı yapı yaptığını, bu nedenle binanın son üç katının 2002 yılında yıkıldığını, dava konusu yerin başlangıçtan beri kendisine ait olduğunu, kendisinin 1998 yılında tapuda pay satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar da davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, imara aykırı yapının hukuki değerinin bulunmadığı, davalının kullanımının davacı ediniminden önceye dayandığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, çekişme konusu 460,07 m2 büyüklüğünde arsa vasfındaki 5 ada 10 parsel sayılı taşınmazda davacı ...’nın 62/251 payı 01/02/2008 tarihinde, 3/23 payı 02/05/2011 tarihinde; davalı ...’nin 17/502 payı 01/09/1998 tarihinde satın almak sureti ile paydaş oldukları, taşınmazda dava dışı 15 paydaşın daha bulunduğu, ... Noterliği’nin 23/09/1997 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile bina yapımının kararlaştırıldığı, ancak yüklenicinin ruhsata aykırı olarak fazla kat yapması nedeni ile Küçükçekmece Belediye Başkanlığı’nca 1998 yılında alınan yıkım kararı uyarınca binanın son 3 katının 2002 yılında yıkıldığı, halen taşınmaz üzerinde bodrum, zemin ve iki normal kat olmak üzere dört kattan oluşan bina bulunduğu, taşınmazda kat mülkiyeti veya kat irtifakının kurulu bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere Türk Medeni Kanunu(TMK)"nun 706, Türk Borçlar Kanunu"nun 237, Tapu Kanunu"nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK"nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O hâlde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK"nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; çekişme konusu taşınmazda pay sahibi olan tüm paydaşlar arasında harici bir taksim olup olmadığının ve harici bir taksim var ise, çekişmeli bölümün kime özgülendiğinin saptanması, yok eğer bir taksim bulunmuyor ise, yine tüm paydaşlarca uzunca bir zaman için her bir paydaşın kullandığı yer mevcut olmak kaydıyla bir fiili durumun yaratılıp yaratılmadığı üzerinde durulması ve böyle bir fiili durum yaratılmış ise, çekişmeli yerin zilyedinin kim olduğunun belirlenmesi, yok eğer böyle bir fiili durum yaratılmamış ise, davacı yönünden intifadan men koşulunun oluşup oluşmadığının araştırılması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.
Hâl böyle olunca; yukarıdaki ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, 15.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.