1. Hukuk Dairesi 2014/14859 E. , 2016/3060 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı ... adına kayıtlı bulunan 5840 ada 52 parsel sayılı taşınmazı dava dışı Yasin Yılmaz’a kiraya verdiklerini, ancak davalının taşınmazı haksız olarak işgal ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının dava konusu taşınmazı tek başına kiraya vermeye yetkisinin bulunmadığını, davacının da paydaş olduğu taşınmazların bir kısmının ortaklığın giderilmesi davası sonunda satıldığını, taşınmazın %50’den fazla paydaşının vekili sıfatı ile iştirak halindeki malikler adına satış masraflarının kira bedeli ile karşılanması amacı ile taşınmazın davalıya kiraya verildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, çekişme konusu 14.389,27 m2 büyüklüğünde tarla vasfındaki 5840 ada 52 parsel sayılı taşınmazın davacının mirasbırakanı ... adına kayıtlı olduğu, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, özel yasa hükümleri saklı kalmak koşuluyla, gerek taşınır gerekse taşınmaz mallara ilişkin kira sözleşmelerinin geçerli olması hiçbir biçim koşuluna bağlı değildir. Kira sözleşmeleri yazılı veya sözlü yapılabileceği gibi zımni (üstü kapalı) olarak da vücuda getirilebilir. Yeter ki taraflar kira sözleşmesinin esaslı unsurlarında anlaşmış olsunlar. Nitekim bu kural l8.3.l942 tarih 37/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı’nda açıkça vurgulanmıştır.
Öte yandan; Medeni Kanunun 691. (Eski 624) maddesinin ilk bendi, müşterek mülkiyette önemli yönetim işlerinin hüküm ifade edebilmesini pay ve paydaş çoğunluğu ile gerçekleştirilmiş olması koşuluna bağlamıştır. 6.5.1955 tarih 12/18 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının ilk bendinde ifade edildiği üzere, müşterek mülkün kiraya verilmesi önemli idari tasarruflardandır. Değinilen yasal düzenleme ve yargısal uygulamaya göre pay ve paydaş çoğunluğuna dayanmayan kira sözleşmelerine geçerlilik tanıma olanağı yoktur.
Pay ve paydaş çoğunluğu ile karar alınmaksızın veya temsil yetkisi verilmeksizin diğer paydaşlar adına da hareket edildiği hallerde yetkisiz temsil hükümleri uygulanacaktır. Kira sözleşmesinin tüm paydaşları bağlaması kira sözleşmesine icazet vermelerine bağlıdır. İcazet zımni olarak da verilebilir. Özellikle bir malikin kira sözleşmesinin varlığını öğrenmesine rağmen, buna uzun süre ses çıkarmaması zımni icazet olarak nitelendirilebilir. Türk Medeni Kanunu’nun 691.maddesi pay ve paydaş çoğunluğu ile karar alınmasını yeterli görmüştür. Bu kararın baştan ya da sonradan alınması arasında bir fark bulunmadığına göre, pay ve paydaş çoğunluğuna sahip maliklerin icazet vermesini yeterli saymak gerekir (Özçelik, s.22; Zevkliler/Gökyayla, s.187)
Somut olayda, davalının kiracılık savunmasında bulunduğu, paydaşlardan ..., ..., ... ve ...’nın 23/11/2013 tarihli dilekçeleri ile taşınmazın davalıya kiraya verilmesine muvafakat ettikleri, davalı vekilinde vekaleti bulunan paydaşlarla birlikte, taşınmazın kiraya verilmesine ilişkin pay ve paydaş çoğunluğunun sağlandığı anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.